Merhaba Sevgili Grey Dergisi Okurları, şehrimizin yükselen değerlerini bir araya toplayan, bizlerle tüm gelişmeleri ve merak edilenleri paylaşan, şehrin hızla akan hayatını yakalamamızı sağlayan bu denli özverili ve özel dergide misafir edilmekten, yazımı yazmaktan mutluluk duyduğumu belirterek yazıma başlamak istiyorum.
Öncelikle bir spor bilimci olarak yazılacak birçok şey olsa da günümüz için elzem olan Covid-19 ve hareketsiz yaşam üzerine yazmak zorunluluğumdur diye hissetmekteyim.

HAREKETSİZ KALAN BİR BEDEN DE KAPALI DAMAR SİSTEMİ HASTALIKLARINA, YEME BOZUKLUKLARINA YA DA İLERİ DEPRESYON HALLERİNE SEBEP OLABİLMEKTEDİR.

Hayatlarımızı hiç olmadığı kadar dar alanlarda yaşamaya başlarken yaşayan bir organizma olan bedenimiz de hareketsiz kaldığı için ihtiyaçları doğrultusunda aldığı kalorileri yakamamakta, kontrolsüz kilo alma gibi küçük başlangıçlarla büyük sorunlara doğru gidebilmektedir.

Kelebek etkisi (Butterfly effect) teorisini hepimiz biliriz. Güney kutbunda küçük bir kelebeğin kanat çırpışı diğer kutupta fırtınalara sebep olabilir. Hareketsiz kalan bir beden de kapalı damar sistemi hastalıklarına, yeme bozukluklarına ya da ileri depresyon hallerine sebep olabilmektedir. Hepimiz bilmekteyiz ki Covid-19 kazanamayacaktır. Yaşamın olduğu her yerde umut da vardır.

Bir gün hep birlikte maskelerimizi atacağız!

İnsan bilinen dünyaya adım attığı ilk günden bu yana hayatta kalabilmek için mücadele etmek zorunda olmuştur. Hayatta kalma dürtüsü  hep bir hareket halini tetiklemiştir: Avlanmak, kaçmak, savaşmak... Adı spor olmasa da insan fiziksel ihtiyaçları doğrultusunda kalori dengesini hep korumuştur.

Doğa, doğal bir seleksiyondur ve kendi kuralları vardır. Bu kuralları biz insanlar, çağlar boyunca değiştirebilen tek canlı olmuş olabiliriz. Nasıl mı? Yazılı tarihin başladığı ilk  dönemlerden günümüze gelebilen çizimlere bakıldığında insanlar; mağara duvarlarına koşma, avlanma (mızrak, ok, taş vb.), yüzme gibi bir sürü hikâyesel çizim yapmıştır. O dönemlerde kolay barınma ya da gıda edinimi söz konusu değildi. Doğada obez hayvan göremezsiniz; çünkü doğadan bir şey alacaksanız bir şeyler vermeniz gerekmektedir. İnsanoğlunun kökenleri böyle böyle günümüze gelmiştir. Ta ki yerleşik hayat düzenine geçip teknolojiyle çağ atladığımız dilime kadar...

İnsan iki dürtüyle doğar: Yükseklik korkusu ve karanlık (bilinmeyen, kestirilemeyen, öngörülemeyen). Geriye kalan tüm dürtüleri insanoğlu sonradan öğrenir. Bunları da fiziksel ihtiyaçlar belirlemektedir. Beslenme ve güvende olmak bunların en başında gelen 2 olgudur: Güvende kalabilmek için savaşmak ve besin kaynağı için avlanmak. Zaten modern olimpiyat branşlarının temelini de bu mücadeleci dönemlerden gelen ihtiyaçlarımız oluşturmuştur. Gülle atma, 100 metre koşma, yüzme, ok atma gibi.  Tarım ve sanayi devriminden sonra yerleşik hayata geçiş durumu, kolay gıda edinebilme, enerji sarf etmeden günü tamamlayabilme gibi getirdiği avantajlarla biz insanların yaşam şeklini değiştirdiği gibi sağlık sorunlarını da ortaya çıkarmıştır. Bu büyük değişim sonrasında hiç olmayan sağlık sorunları hayatımıza girmiştir: Obezite! Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre obezite son 50 yılda yaygın sağlık sorunları arasında ilk üçtedir. Hareketsiz yaşama geçen insanoğlu için yeni bir dönem başlamıştır. Sağlıklı kalabilmek, uzun yaşayabilmek için insan genetiğine uygun beslenme yöntemlerini bulup ve hareket etme zorunluluğu...

Sanayi devriminden önce bir arkadaş grubundan “Haydi sağlıklı kalmak için spor yapalım. “cümlesini duyamayız; çünkü temel ihtiyaçlar hiyerarşisinde ihtiyaçları sıranın çok daha aşağılarındaydı. Öncelikle bireylerin güvenliği, gıda ve diğer temel ihtiyaçlara ulaşabilmek hayati önem taşımaktaydı. Şimdiyse bir birey spor salonuna gidecek rahatlığa sahip olabiliyor, ihtiyaçları için özel dersler alıyor ya da hobileri doğrultusunda fiziksel gelişimi ve stres boyutunu düşürmek için spor salonlarında, hobi bahçelerinde zamanını değerlendirebiliyor. Bu da artık hem tamamen normal karşıladığımız bir durum hem de çağımızın insanlarının en büyük ihtiyacı olmakta. Şimdiyse ihtiyaçlar yine değişti. Hepimizin farkında olduğu, yaşamlarımızı tehdit eden, hayatlarımızı kısıtlayan, bizi hareketsizliğe teşvik eden büyük bir savaş verdiğimiz Covid-19 salgını... Hareket edebilme, uygun kalori alımı ve yüksek motivasyon bizlerin temel ihtiyaçlarıdır. Bilimsel kaynaklar gösteriyor ki tek tip beslenme yöntemleri her insan tipi için uygun olmadığı gibi, her antrenman uygulaması da her birey için uygun değildir. Gerek kapalı damar sistemimiz gerek kassal kapasite ihtiyaçlarımız ya da psikolojik gereksinimlerimiz için bir beslenme uzmanından ve antrenman biliminde de bir uzmandan destek almanızı şiddetle tavsiye etmekteyim.

HAREKET ET, UYGUN BESLEN!

Dünya Sağlık Örgütü herkes için spor platformunda “Haftada 3, günde 30 dk.” sloganıyla tüm insanlığı spor yapmaya teşvik etmektedir. Alanında uzman bir eğitimciyle çalışıyorsak hiçbir spor ekipmanı olmadan sağlıklı kalmak için her ortamda spor yapılabileceğimiz gibi uygun doğa yürüyüşleri de tercih edebilme seçenekleri bizim için bir kurtarıcı olacaktır. Burada önemli olan hedef odaklı bir beslenme programı ile antrenere olma hali birbirinden ayrılmadan uygulanmalıdır. Hareket et, uygun beslen!

Evlere kapanmak zorunda olduğumuz bugünlerde hareket etmeyi bırakmamalıyız. Sadece düzenli doğa yürüyüşleri bile fiziksel kilo kontrolünün ötesinde hormonal dengemizi, mental ihtiyaçlarımızı ve vücudumuzu koruyan kan hücrelerimizin sayısını muazzam şekilde arttırmaktadır. Aslında Covid-19 ile savaşımızın bir cephesi de düzenli spor yaşamı ve beslenme düzeni olmalıdır. Yıllar öncesinden tüm söyledikleri bugünümüze uzanan büyük liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.” Covid-19 bir virüstür ve bir virüs, İmmün sistemi güçlü bir organizmada yaşayamaz. Kişiye uygun antrenman ve doğru beslenme sistemiyle sadece fiziksel kapasitemizi ve görüntümüzü değiştirmekle kalmayacak; sabahları daha rahat uyanmamız için hormonlarımızı doğru ve düzenli uyaracak, bağırsak floramızı ve karaciğer salgılarımızı düzenleyeceği için gün içinde yorgun hissetmemizi engelleyecek, stres düzeyimizi düşürdüğü için de geceleri uyku problemlerimize engel olacaktır. Sağlıklı olmak, fit olmak birbirinin içine girmiş ayrılmayan 2 donedir. Bu 2 doneyse birbirini takip eden domino taşlarından oluşmaktadır. İlk taşı devirirseniz hepsi devrilir. İlk adımı atarsanız gerisi gelecektir. Sihlerin ilk gurusu Guru Nanak Dev’in, bize yıllar yüzyıllar öncesinden fısıldadığı gibi: “Değişim içimizde başlar.” Bizler istersek her şeyi başarabilecek donanımda canlılarız. İnan ve harekete geç!

SAĞLIKLI KALABİLMEK HEM BEDENEN HEM DE RUHSAL OLARAK BİR DENGE KURUP ONU STABİL TUTABİLME HALİDİR.

Son olarak unutulmamalıdır ki sağlıklı kalabilmek hem bedenen hem de ruhsal olarak bir denge kurup onu stabil tutabilme halidir. Vücutta tüm hormonların bir denge içinde çalışması bunun en büyük bilimsel kanıtıdır. Covid-19 salgınının olumsuz getirilerini engellemek için dengeli beslenme ve spor yapma hali bizler için büyük bir silah olsa da vücudumuzun bir diğer savunma mekanizması olan bağışıklık sistemimizin en güçlü silahı, "Timus bezini” uyarmak olacaktır. Timus bezi, İman tahtası diye tabir ettiğimiz yerde Tiroit bezinin hemen altında bulunmaktadır. Bilimsel tıp ya da Eski Doğu tıbbı, bu bez için aynı şeyleri söylemektedir. Bu bez ne kadar titreşime maruz bırakılırsa o kadar aktif çalışmaktadır. Öncelikli evrimsel gelişimi bağışıklık sistemini harekete geçirmek üzerine olmuştur. Fiziksel hastalıklar, iç organ yetmezlikleri, korku, aşırı stres gibi dönemlerde bu bezin aktif çalışması gerekmektedir. Çok korkmuş bir kadının göğsüne vurarak ağlaması, korku ve acı anında yüksek sesle bağırması bunun en büyük örneklerindendir. Bu bezin konuştuğu dilde; vurmak da bir titreşim yöntemi, ses tellerini yüksek voltajda kullanma da bir titreşim yöntemi, açma - germe de bir titreşim yöntemidir. Stres altında olan beyin evrim gereği yetersiz çalışan bu bezin aktif olması için içgüdüsel uyarılar vererek bu bezin daha verimli çalışmasını amaçlamaktadır. Timus bezinin aktif çalışmasını sağlamak için bilinen kanıtlanmış bir diğer yol ise derin nefes egzersizleri ve esneme egzersizleridir. İsterseniz pilates isterseniz yoga ya da meditasyon diyebilirsiniz. Doğru yapılan her yöntem bu zor dönemlerde bağışıklık sistemimizi tetikte tutacak ve bizleri gelecek güzel günlere götürecektir. 2021 yılına girerken hayatımıza kendimiz için yenilikler katalım. Bedenimizi doğru beslerken ihtiyacı olan hareket yoğunluğunu verelim; zihnimizi de ruhumuzu da beslemeyi ihmal etmeyelim.

Yeni yılda Covid-19 günlerinin tüm dünyamıza ve şehrimize zarar vermeden en hızlı şekilde bitmesini, eski özgür günlerimizin hemen geri dönmesini diliyorum. Hem toplum olarak hem de bireysel olarak zihinsel ve fiziksel sağlığınızı korumanızı temenni ediyorum.

Yeni yılınızı kutluyor ve herkese mutlu yıllar diliyorum.

Instagram: @tlghnc

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *