Kitaplar bizim için hayatın her anında yanı başımızda duran öğretmenler gibidir. Her kitap yeni yollar açar, farklı heyecanlar ve duygular katar.
Bu ay okumayı ve okuma eyleminin paylaşımını çok seven şahane bir ekibi konuk ediyoruz. Bir araya geldiklerinde gerçekleştirdikleri güzel projeleriyle birçok okulun raflarını kitapla doldurdular. Başarıları şehirlere yayılarak ilerlemeye devam eden Okuma Sanatı Kulübü'nü gelin Tülay Hanım’dan dinleyelim...
Tülay Hanım merhaba. Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, ben Tülay. Kastamonu doğumluyum. Tiyatro eğitimi aldım. Yurt içinde ve yurt dışında ülkemi temsilen turnelere katıldım. Tiyatro ile başlayan radyoculukla süren ve tv programları sunmakla devam eden bir hayatım oldu. Medyanın yazılı, görsel, işitsel olmak üzere hemen hemen her alanında çalıştım diyebilirim. Ayrıca eğitim kurumları ile ortak projeler yapıp ülkemizde çok kıymetli bulduğumuz değerli konuşmacıların Kocaeli’ye gelmesine vesile oldum ve büyük organizasyonlarda moderatör olarak görev aldım. 15 yıllık evliyim.
11 yaşında kızım, 8 yaşında oğlum var. Son 5 yıldır devlet okullarına kütüphaneler kuran “Okuma Sanatı Kulübü”nün faaliyetlerini yürütüyorum. Okuma Sanatı Kulübü’nün kurucusuyum.
Okuma Sanatı Kulübü’nün oluşum hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz?
Okuma Sanatı Kulübü plansız olarak kendiliğinden ortaya çıkan bir şey oldu. Ben çok kitap okuyan, çevresi tarafından çok okuması ile tanınan biriyim. Sosyal medyada zaman zaman okuduklarımı paylaşıyordum
ve güzel tepkiler alıyordum. Bir arkadaşım “Artık bir kitap kulübü kur ve orada hep beraber okuduklarımızı paylaşalım.” diye söyleniyordu. Bir gün yine akşamın bir saati beni aradı ve kızgın bir sesle “Hâlâ neyi bekliyorsun? Haydi kur şu kitap kulübünü!” dedi. Telefonu kapatınca bilgisayarı aldım ve o an aklıma ilk gelen isim “Okuma Sanatı” oldu. Hemen bir sayfa oluşturdum. Bir kitap, bir mekân ve tarih belirleyip herkese “Haydi kitap okumak için buluşalım.” diye davet gönderdim. Sonra kimseden ses soluk çıkmadı. Etkinlik günü yaklaştı, hâlâ ses soluk yok. Sonra etkinlik günü Kitap Pastası Kafe’ye gidip kendi kendime oturmaya karar verdim. Kimse gelmeyecek herhalde dedim. Kimseye çaktırmadan kitabımı da aldım gittim. Bir kahve içer, dönerim diye düşündüm. Kitap Pastası Kafe’ye geldiğimde içerde beni bekleyen iki kişi vardı. İçim rahatladı. En azından iki kişi gelmiş diye düşündüm.
Sonra sürekli içeri insanlar girmeye başladı. Çoğunu tanımıyordum, sosyal medyadan görüp gelmişlerdi. O akşam çoğunluğu tanımadığım insanlardan oluşan kocaman bir masada kitapları konuştuk ve bu beni fazlasıyla mutlu etti. Sonra her ay aynı kafede kitap söyleşileri için toplandık. Her seferinde yeni insanlar da geldi, dostluğumuz arttı ve kocaman bir aile olduk. Bu kadar kitap dostu insan bir araya gelince bu güzel beraberliği anlamlı bir şeyle taçlandırmak istedim. Çocukken mezun olduğum ilkokulun kütüphanesi olmadığını öğrendim ve kolları sıvayıp o okula kütüphane kurmaya karar verdik. 1 ay içinde 2000’den fazla kitap topladık ve raflarımızı da Mehmet Babacan yaptı. Böylece iki ay içinde Hereke Kışladüzü İlkokulu'na kütüphane kazandırmış olduk.
O gün bu gündür kütüphane kurmaya devam ediyoruz. 5 yılda 300 bin kitap toplayıp 64 devlet okuluna kütüphane kazandırdık.
Okuma Sanatı’nın vizyonu ve misyonu nedir?
Okuma Sanatı Kulübü okumanın tabiat gibi şifalı olduğunu, okuyan toplumların kalkındığını ve ileri gidebildiğini, çocukların dünyasına kitapların ışık saçtığını düşünen bir kulüp. Okuyan bir toplum olmanın yollarını arayan ve amatör bir ruhla profesyonel bir iş ortaya çıkaran bir kulüp. Okuyan toplumlara kimse zarar veremez, okuyan insanın dimağına olur olmaz bilgi girmez. Okuyan insan sorgulayan, anlamaya çalışan, gerçeklerin peşinden giden insandır ve toplumumuzun okumaya çok ihtiyacı var. Bu sebeple okumayan bir toplumuz diye şikâyet etmek yerine okuyan toplum olabilmek için bize nasıl bir görev düşüyor diye düşünen, bunu kendine görev edinmiş idealist bir ekibiz. Okuyan toplum olabilmek için kitap söyleşileri ve yazar buluşmaları yapan, devlet okullarına kütüphaneler kuran bir projeyiz.
Neden kitap ve kütüphaneye yöneldiniz?
Çünkü kitaplar olmadan her şey eksik olur. Okumadan, sorgulamadan, anlamadan bir hayatı yaşayamayız. Kitaplar insanın dünyasını aydınlatır. İnsana bilmediğini öğretir, yalnızlığını paylaşır. İyi yazılmış bir edebi eser duygu dünyamızda çok olumlu tesirler oluşturur. İyi konuşmanın, iyi ifade etmenin, iyi ilişkiler kurmanın, kendini ve kâinatı tanımanın yolu okumaktan geçer. Okumayı iyi bilen biri baktığı şeyin derinini, özünü görebilir, söylenmeyeni anlar, anlatılmayanı kavrar. Tabii bunu sıradan öylesine yazılmış kitaplarla yapamazsınız. İyi yazılmış gerçek eserler okuyarak başarabilirsiniz. Günümüzde popüler kitaplar daha çok okunuyor ama kişiye katkısı çok fazla değil. Bizim gerçek bilgilerle dolu, hayatımıza artı değer katacak kitapları okumamız gerekiyor.
Amatör bir ruhla profesyonel işler yapıyoruz.
Kütüphanelerin eğitime katkıları adına neler düşünüyorsunuz?
Öncelikle kitaplar yepyeni ufuklar açabilmek için çok etkili. Bir çocuk; bir şehirde, bir ailenin evladı olarak doğar ve tüm dünyayı o aileden, o şehirden ibaret sanır. Oysa başka dünyalar vardır. Eğer ailesi onu başka yerlere götüremiyorsa olduğu şehirde olduğu yapının içinde yaşamını sürdürüyorsa o çocuk hayatı bundan ibaret sanıyor. Bizler şehirde iyi imkânlarla yaşamımızı sürdürüyoruz ve yenilikleri keşfetme konusunda şanslıyız ama bu şansı olmayan milyonlarca çocuk var. İşte bizim en büyük hedefimiz o çocuklar. Onlara yaşadıkları çevrenin dışında bir hayatları olduğunu ve onların hayal ettikleri hayatı sürdürebilmesi için ufuklarını açmayı hedefliyoruz. Yaşadığı çağı, önceki çağları tanıması anlaması ve kendi hayatına bu bilgiler ışığında bir şeyler katabilmesini önemsiyoruz. Sadece okulla, derslerle, akademik çalışmalarla hayatın eksik kalacağını, sosyal yönlerinin gelişmesi için kütüphanelerin önemli olduğunu düşünüyoruz. Kütüphane bir kültür gerektirir. Orada kitap okumanın, kitap seçmenin bir adabı vardır.
Kitabın kokusu, kitabın görüntüsü bile insanı çok etkiler. Sadece kitaplar ve sen varsın orada, sohbet yeri değil orası. Kitabını alır başka dünyalara dalar gidersin. Bizler telefon ve tabletin, bilgisayarların hayatımıza bu kadar yansımadığı dönemleri yaşamış insanlar olarak o sadeliğin ve telaşsız hayatın anlamını biliyoruz ama yeni çağın çocukları bunu bilmiyor. Kütüphaneler onları biraz daha yavaşlatıp hayatı hissederek yaşamalarını da sağlıyor. O sebeple kütüphane okulların olmazsa olmaz bir parçasıdır.
"Derneklere örnek teşkil eden projelere liderlik ediyoruz."
Okuma Sanatı olarak sadece yurt içinde değil yurt dışında da ses getiren projelere imza attınız. Bunlardan bahseder misiniz?
Kocaeli’de küçük bir hareket olarak başlayan bu yolculuk başka illere sıçradı. Sonra ABD Los Angeles ardından İngiltere daha sonra da Almanya’ya sıçradı. Los Angeles’ta Nalan Kumlalı Atahan eskiden beri tanıdığım çok kıymet verdiğim bir sanatçı. Nalan Hanım orada pek çok Türk vatandaşı ile de yakın diyalog içinde. Oradaki kitap dostlarını organize edip yüzlerce kitap topladı ve Türk Hava Yolları aracılığıyla kitaplar Türkiye’ye ulaştırıldı. İngiltere’de Cem Çatak Beyefendi sayesinde yine yüzlerce kitap Türkiye’ye taşındı. Almanya’da Rana Kaplan Akademi vesilesi ile Serpil Tuğ sayesinde yine yüzlerce kitap toplandı. Buradan destek veren dostlarımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. Onlar olmasaydı bu proje belki de yurt dışına yansımazdı.
Pandemi döneminde eğitimin bile durduğu dönemde sizler kütüphane kurmaya devam ettiniz. Bu süreçte çalışmalarınızı nasıl sürdürdünüz?
Biz bahane üreten değil, çözüm üreten bir ekibiz. Pandemi pek çok kişi kurum ve dernek için projelerin durduğu, bekletildiği bir dönem oldu. Ancak biz durmadan devam ettik çünkü çalışmaya ve üretmeye devam etmeliydik. Okullar kapandı, çocuklar eğitimden uzak kaldı ve gerilemeler oldu. Ancak bir gün bu süreç bitecek ve her şey yavaş yavaş yoluna girecekti. Biz de okullar kapalı olsa da kütüphane kurmaya devam ettik. Çocuklar okullarına döndüğünde güzel bir mekanla karşılaşsınlar, okula gelmek için sebepleri artsın diye sevimli eğlenceli kütüphaneler kurduk. Sadece pandemi döneminde 12 kütüphane kurduk. Binlerce kitap topladık. Elbette hiç kolay olmadı ama zorlukların bizi yıldırmasına izin vermedik.
Okuma Sanatı, derneklerin bile yakalayamadığı bir başarı elde etti. Pek çok dernek, vakıf çalışmaları aksadı ama sizin çalışmalarınız hızla devam etti. Yani derneklere bile örnek teşkil edecek çalışmalarınız oldu ama kulüp olarak kalmayı tercih ettiniz? Bunun sebebi nedir?
Biz topluma fayda sunmak için kurulmuş bir kulübüz. Bu faydayı dernek ve vakıf olmadan da yapabildiğimizi gördük. Engellerle karşılaşmadık, her zaman desteklerle karşılaştık. Vali, kaymakam, belediye başkanı, milli eğitim müdürleri, firmalar hepsi bizi içtenlikle kucakladı. Prosedürlere takılmadan yolumuza devam ettik. Zorunluluklarımız, mecburiyetlerimiz olmadığı için kolay ilerledik. İnsanlar bizim niyetimizin temiz olduğunu gördü ve tüm engelleyici prosedür işlerini bizim yerimize resmî makamlar halletti. Biz amatör ruhla profesyonel işler yapmaya devam edeceğiz inşallah.
300 bin kitap toplayıp 64 kütüphane kurduk.
Sizde iz bırakan bir kütüphane projesi var mı?
Her kütüphaneyi ayrı duygularla, ayrı ayrı heyecanlarla açtık elbette. Hepsi çok kıymetliydi ancak yakın zamanda kaybettiğimiz ablamın eşi Adnan ÖZGÜL için kurduğumuz kütüphane benim için farklı bir yere sahip. Eniştem ailemiz için çok kıymetli, çok değerli biriydi. Onun bende çok özel bir yeri vardı zaten. Onu kaybetmenin acısını çok derinden hissediyorum. Onun adını güzel bir projeyle yaşatmak için bu kütüphaneye karar verdik. Yukarı Hereke Ortaokuluna güzel bir kütüphane kurduk. Bizim için duygulu anların yaşandığı ayrıca çok gurur veren bir gündü. Ailemden birinin adına kütüphane kurmak nasip olduğu için Allah'a şükrediyorum. Enişteme Allah’tan rahmet diliyorum, inşallah görüyor ve bana mutlulukla gülümsüyordur. Ayrıca ekibimizin gönüllüsü çok kıymetli dostumuz Kübra Güloğlu Aydoğdu’yu da kaybettik ve vefatından 40 gün sonra Anne Kütüphanesi’ne onun adını verdik.
Bu kütüphanenin açılışı da benim ve tüm ekibim için çok duygulu anların yaşandığı özel bir kütüphaneydi.
Okuma Sanatı ekibini de biraz anlatır mısınız?
İşte en sevdiğim konu bu çünkü biz 12 kişilik güzel bir aileyiz. Ayşegül Babacan, Özlem Çelik, Seviya Zeren. Şennur Zengin, Hilal Balaban, Sena Zeren, Gamze Kır Sapancı, Selma Kahraman, Esra Ağyar, Ebru Korkut, Evra Zeren bu ailenin en kıymetlileri. Onlar olmasa Okuma Sanatı’nı bu başarı ile konuşamazdık. Hiçbir iş tek başına olmuyor. Dostlarımın büyük emekleri var. Kendimi güçlü, samimi ve güvenli bir ailenin mensubu gibi hissediyorum. Her biri benim için çok kıymetli.
Gönüllülük esası ile yola çıktınız ve aynı ruhla devam ediyorsunuz. Peki gönüllülük nasıl bir şey, bizim ülkemizde gönüllülük kavramı oturmuş bir kavram mı?
Biz ülke olarak gönüllülüğü pek tanımıyoruz, yeterince bilmiyoruz ne yazık ki. Gönüllü: İçinde bulunduğu toplulukta herhangi bir karşılık ya da çıkar beklemeksizin bir işi yapmayı kendiliğinden üstlenen kişidir.
Gönüllüler, faaliyetlerini resmî veya özel herhangi bir kurum veya kuruluşa bağlı olarak gerçekleştirebilir veya bir kuruluştan bağımsız olarak bireysel çabalarla da sürdürebilirler. Ancak bizde bir insan bir sosyal sorumluluk projesine destek verdiğinde “Senin bundan kazancın ne?“ diye soruyor. “Ama canım hiçbir karşılık olmadan neden yapayım ki?“ diyorlar. Avrupa’da Amerika ve bazı Asya ülkelerinde gönüllülük çok yerleşmiş ve kültür haline gelmiş. İnsanlar birden fazla sosyal sorumluluk projesinde gönüllü çalışıyorlar. Karşılık almayı bırakın, ellerinde var olanı toplum yararına kullanıyor, hibe ediyorlar ama bizim ülkemizde böyle değil. Bir projeye destek veriyor sonra çekiliyorlar. Yıllarca derneklerde faal olarak görev yapan pek çok insan tanıdım ancak sayıları çok az. Bizim gönüllü sayımızı artırmamız gerekiyor.
Sosyal girişimci olarak üniversitelere konuşmacı olarak davet edildiniz. Bu nasıl bir duyguydu?
Bana ilk kez sen bir sosyal girişimcisin diyen yakın arkadaşım Nilgün Yılmaz oldu. O bunu söyledikten sonra düşündüm, evet galiba doğru dedim. Bu alanda biraz daha araştırma yaptım ve elimde güzel bilgiler birikti. Bu bilgilerden oluşan bir sunum hazırladım ve üniversitelerde gençler ile paylaştım. Sonra o gençler projelerimize çokça destek verdiler.
Çok fazla projeniz var ancak kısaca projelerinizi de anlatabilirseniz sevinirim.
Kitap Kumbarası: Firmalara bu kumbarayı bırakıyoruz ve şu ana kadar bu proje sayesinde 300 bin kitap topladı. İlk kitap kumbaramızın basılmasına vesile olan Tuncay Emir Anaokulunun sahipleri Erkan ve Melike Ergi’ye de sonsuz teşekkürler...
Minik Haritacı: Değerli Eğitimci Esra Ülçetin zihin haritalarını anaokulu çağındaki çocuklara uyarlayarak bir kitap hazırladı. Bu kitabı 15 Anadolu şehrinde 500 çocuğa Ptt Kargo vesilesi ile ulaştırdık. Esra Ülçetin ikinci kitap için aktif bir biçimde çalışmaya devam ediyor.
Kitap söyleşileri: 50’den fazla kitap okuduk ve söyleşi gerçekleştirdik. Pek çok kıymetli yazarı, konuşmacıyı ağırladık.
Kartpostal Projesi: Ptt Çalışanları Derneği ile işbirliği halinde bir yeni yıl kartı oluşturduk ve 20 özel okuldan 2000 öğrenciyi 30 farklı şehirde 2000 öğrenciyle buluşturduk. Özel okulda okuyan 2000 çocuk Anadolu’daki öğrencinin adına kartpostal ve kitap yolladı. Kartpostalları süsledi, en güzel kitapları seçtiler ve birbirinden güzel hediye paketlerine sarıp çocuklara yolladılar.
Su Kuyusu Projesi: Arakan, Sudan ve Bangladeş’te olmak üzere 3 su kuyusu açtırdık.
Anne Kütüphanesi: Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdik ve Dilovası’nda Merhum Hacı Mustafa Gümüş adına bir Anne Kütüphanesi kurduk. Hayırseverimiz Şennur Zengin vesilesiyle o bölgedeki annelerin hayatlarına dokunma şansımız oldu. Kadınlarımıza el sanatları kursları verdik, eğitimcilerimiz vesilesiyle ailede huzur, kim kimdir gibi eğitimler verdik. 2. Anne Kütüphanesi’ni Hüseyin Zeren Anne Kütüphanesi olarak Gebze’de açtık. Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz ekibimizin kıymetlisi Kübra Güloğlu Aydoğdu için de Diliskelesi’nde bir Anne Kütüphanesi açtık. Hayırseverlerimizin emekleri ile daha da fazlasını yapmayı temenni ediyoruz.
Öğretmenlere Eğitim: Dilovası’nda 600 öğretmene Rana Kaplan ve Hilal Balaban hocalarımızın vesilesiyle eğitimler verdik.
Ofiste Kitap Var: Rana Kaplan Akademi ile işbirliği halinde pek çok firmaya motivasyon seminerleri verdik.
Okuma Sanatı Hatıra Ormanı: Okuma Sanatı doğaya aşık, doğayı koruyan bir kulüp. Biz misafirlerimize ve bize destek veren kurumlara teşekkür plaketi vermek yerine fidan dikiyorduk. Bu vesile ile yüzlerce ağaç dikmiştik ancak bir orman da biz kuralım diye yola çıktık. Bir orman niyetiyle yola çıktık ancak 3 orman kuracak kapasiteye ulaştık. Kasım ayında ormanlarımız kurulmuş olacak inşallah.
Bavulumda Kitap: Bavulumda Kitap projesi kapsamında Adana ve Kayseri’ye gittik. Orada kitap söyleşisi yapıp toplanan kitapları köy okullarındaki kütüphanelere hediye ettik. Gebze Yavuz Selim Mahallesindeki ihtiyaç sahibi yüzlerce aileye erzak, kıyafet, bot, mont ve yakacak desteği sağladık. Faaliyetlerimize gücümüz yettiğince devam edeceğiz. 2021 yılında açılması planlanan 4 kütüphanemiz için çalışmaya devam ediyoruz.
Instagram: @okuma_sanatii
0 Yorum