Merhaba sevgili Grey okuyucuları, bu ay sanatıyla çoğumuzun kalbinde yer eden Karadeniz’in unutulmaz müzisyeni Kazım Koyuncu’dan bahsedeceğim. Bitmemiş bir efsanedir Kazım. Kısa yaşamında kendinden uzunca bahsetmeyi başaran şair ceketli çocuk.
Müzik evrenseldir ilkesiyse çıktığı yolda, kökeni olan Lazcayla, rock müziğini harmanlayıp kendine özgü tarzıyla karşımıza çıkan genç bir müzisyendir. Karadeniz sanatçısı olarak tanıdığımız Kazım, Artvin’in Hopa ilçesinde doğdu. Yeşil köy’de yaşayan sanatçı müziğe küçük yaşta amcasının hediye getirdiği bir gitarla tanışarak başladı. Müziğe olan ilgisi artmış ve bulunduğu yere sığamamıştı. Her şeyin kalbi olarak gördüğü İstanbul’a gitme hayallerine bürünmüştü. Nitekim bu çok uzak bir ihtimal değildi İstanbul Üniversitesine Siyasal Bilimler Fakültesi’nde okumak için gitmesiyle bu hayali gerçek olmuştu. Burada müzik alanında çalışmalara yönelince kendini geliştirdi ve okulunu bırakıp ait olduğu işi yapmak için tamamen kendini müziğe vermişti. 1990’lı yıllarda arkadaşlarıyla beraber amatör olarak rock müzik yapmaya başladı. Ardından kariyerinin önemli noktalarından biri olan Zuğaşi Berepe(Denizin Çocukları)’nin kurucularından biri oldu. 1994 yılında kurulan bu grup birkaç yıl içerisinde iki albüm çıkardı ve kendilerini daha önce duyulmayan tarzlarıyla fark ettirmeyi başardı. Çok geçmeden bu grubun dağılmasıyla Kazım artık kendi yolunda ilerlemeye başladı. İlk albümü Viya’yı 2001 yılında çıkardı. Oldukça başarılı şarkıları olan bu albüm kendisinin çokta istediği noktada değildi. Çok yönlü olan albümde hem Lazca hem Gürcüce hem de Hemşince parçalar yer alıyordu. Ardından Karadeniz’in değerli sanatçılarından biri olan Gökhan Birben ile birlikte Gülbeyaz dizisinin şarkılarını yapmaya başladı. Hatta dizide birkaç bölüm rol almışlığı da var. Bu sayede beklediğinden daha çok tanınır, şarkıları dinlenir hale geldi. Güzel bir ivme kazanmasıyla birlikte 2004 yılında ikinci solo albümü olan Hayde’yi çıkardı. Bu albüm dinleyicilerden tam not aldı ve müzik piyasasının uzun süre en çok satanlar listesinde yer aldı. Bu sayede müziğini dünyaca geniş kitlelere duyurmuş yurt içi ve yurt dışı konserleri hız kazanmıştı. Bu güzel ilerleyişin hiç beklenmedik bir anda hüzne boğulacağından tüm sevenleri habersizdi. 2004 yılının aralık ayında kanser hastası olduğunu öğrendi ve onunla savaşmaya başladı. Daha çok genç ve kariyerinin başındaydı. Tedavi süreci boyunca müziğe olan aşkı hiç dinmedi en zor zamanlarında bile sahnedeydi ve hep inandığı şarkılarını söyledi. En son konserini de çok sevdiği Trabzon’da üniversite öğrencilerine verdi. 25 Haziran 2005’te hastalığı nedeniyle vefat etti.
Çok kısa zamanda büyük bir başarı elde etmişti, herkes onu çok seviyor ve sahip olduğu değerlere verdiği önemle anıyordu. Karadeniz tutkunluğu, Trabzonspor sevdası birçok insanın kalbinde yer etti. Üstün becerisiyle, kendine özgü tarzıyla yenilik aramaktan hiç vazgeçmedi. Daima doğru bildiğinin arkasındaydı. Çoğu zaman kişiliği, davranışları, doğa sevgisiyle anılır ve bütünüyle bambaşka biri olarak adlandırılırdı. Benimse Kazım denilince akla çocukluğum gelir… 2000’li yılların başlarında, o kariyerinin zirvesindeyken hemen her yerde şarkıları çalardı. Bizim evimizde her gün Kazım dinlenirdi. Annem Hemşince şarkılarına eşlik ederken gençler horon oynardı. Hep bir ağızdan en eğlenceli anlardan en hüzünlü anlara kadar Kazım hep bizimle olurdu. Ölümü de bir o kadar etkilemişti tüm sevenleri gibi bizi de. Çocuktum belki ama ağabeyimin günlerce olan hüznünü, cenazesinin nasıl sel gibi bir kalabalıkta olduğu unutmuyorum. Bizim için şair ceketli çocuk evimizden biri gibiydi, bu yüzden onu çok sevdik. Kim bilir hayatta olsaydı şu an ne şarkılar dinleyip hayran kalacaktık. Ama O gitse de şarkıları hiç susmadı. 2006 yılında Halkevleri Derneği yapımcılığında hazırlanan Dünyada Bir Yerdeyim adlı albümü yayınlandı. Konser ve stüdyo kayıtlarından oluşan bu albüm anısına ithaf edildi. Hakkında birden fazla belgesel ve kitap yazıldı. Bunlardan biri gazeteci ve yazar Uğur Biryol’un 2015 yılında İletişim Yayınlarında kaleme aldığı Kazım’ın Sevdası(Kazimişi Oropa)adlı kitaptır. Kitabın içeriğinde Biryol Kazımı yine Kazım’ın kendini anlatışıyla, arkadaşlarıyla, müzisyen dostlarıyla ve ailesiyle yaptığı görüşmelerden yola çıkarak derleyip yazıyor. Oldukça başarılı olan bu kitabı Kazım’ı daha da yakından tanımak isterseniz okumanızı tavsiye ederim. Onu bilmek onu tanımak şarkısında gezinmek gibidir aslında… Mesela şöyle söylüyor bir parçasında; “Dünyada bir yerdeyim ben, yol kenarlarındaki su birikintilerindeyim, yerim yurdum yoktur benim, yârim yurdum yoktur benim, ben sadece gökyüzüne göreyim.” Işıklar içinde uyu güzel adam iyi ki geçtin aramızdan.
Instagram: @kbranurtpcu
0 Yorum