Müzik; tarihten günümüze, günümüzden de geleceğe hiç değişmeyen ve değişmeyeceğini düşündüğümüz eşsiz bir hikâye... Mutlu olmak için ya da mutsuzluğumuza teselli bulmak için, ruh halimize göre değişen fakat herkesin istisnasız hayatında yer bulan bir müzik türü vardır. Bir araya gelme hikâyeleri ile ilham veren ve ruhumuzu doyurmaya niyetli müziğin elçileri Mary Jane grubu bu ay bizlerle... Keyifle ve müzikle...
Öncelikle Mary Jane’in kuruluş hikayesinden bahsedebilir misiniz?
Begüm: Mary Jane’in tarihi biraz eski. Arda’nın üniversite yıllarında çıkmış isim. Sekiz sene önce Ömer, dört sene önce de benim dahil olmam ve iki sene önce de basçımızı değiştirmemizle son halimizi aldık. Bana Facebook’tan Ömer kadın vokal arıyoruz diye yazmıştı... Daha sonrasında Arda ve Ömer’le İzmit’te bir simitçide buluşmuştuk (gülüyor) detayları konuşmak için.
Ekip olarak bireysel anlamda müziğe ilk adımlarınız nasıl oldu? Bir araya gelme şansını yakalayamasaydınız da, bu ekip mutlaka müzikle mi uğraşırdı?
Arda: Müziğe ilk adımım aslında babam sayesinde oldu. Babam ud sanatçısıdır. Evde müzik ile büyümek mutlaka insanı sanata ve müziğe yönlendiriyor. Eminim hepimizin hayatında müzik olacaktı, yan yana gelmeseydik bile... Ama sanırım kader bir şekilde ağlarını örüp (gülüyor) yanyana gelmesi gereken kişileri bir araya getiriyor. Okuduğum tüm bir araya gelme hikayelerinin arkasında çok güzel
tesadüfler var. Doğru zamanda doğru insanlar ile buluşunca çok güzel sonuçlar ve işler ortaya çıkıyor.
Begüm: Müziğe ilk adımlarımı, babamın bir gün elinde gitarla eve gelmesi sayesinde attım. Bir gitar hocası ve bir de şan hocası ayarlamış, 10-11 yaşlarımdaydım. Müziği hobi olarak görüyordum belki o zamana kadar, çok eğlenceli bir şeydi şarkı söylemek. Ama derslere başlamak bana kendimi biraz profesyonel bir adım atmışım gibi hissettirmiş ve acayip haz duymuştum bu histen... Profesyonel olarak müzikle ilgilenmek istediğimi o yaşlardan beri biliyordum aslında. Diğer soru için de şöyle söyleyeyim; hepimiz bir araya gelmeden önce de farklı insanlarla beraber bir müzik hayatımız vardı zaten... Birlikte olmasak da, evet herkes kendi müziğini yapıyor olurdu yine. Ama bu kadar keyif alır mıydınız diye sorarsanız, o başka.
Yakın zamanda ikinci teklinizi de yayınladınız. Biz de dinledik ve çok sevdik. Geri dönüşler nasıl oldu?
Arda: Evet, teşekkür ederiz. Geçtiğimiz haftalarda 2. teklimiz “Çiçekler Açar”ı yayınladık. Dönüşler çok güzeldi. Yakın çevremizden de, dinleyicilerimizden de güzel yorumlar aldık. Klibin yönetmenliğini Mehmet Ali Öksüz üstlendi ve klipte yakın arkadaşlarımız, Ali Saylam ve Betül Malçok bize eşlik ettiler. Üretim, yapım, çekim aşamaları hepimiz için çok keyifli bir süreçti.
Repertuarınızda kendi bestelerinizin yanı sıra harika cover parçaları da oldukça fazla. Cover yapacağınız parçaları nasıl belirliyor ve Mary Jane yorumunu nasıl getiriyorsunuz?
Ömer: Cover yapmak aslında kolay gibi dursa da çok daha zor bir şey. İnsanların kulağına orijinali o kadar oturuyor ki şarkıların, yeni bir yorumu kolay kolay benimseyemiyorlar. Bu sebeple kendimize en yakışacak, hakkını veririz bu şarkının dediğimiz parçaları seçmeye çalışıyoruz. Bir araya geldiğimiz zamanlarda, herkesin önerileri oluyor muhakkak. Dinletiyoruz birbirimize ve hepimizin ortak kararla okey verdiği şarkı veya şarkılarda karar kılıyoruz. Mary Jane yorumu, biz çalmaya ve söylemeye başladığımız anda kendi kendine geliyor zaten.
Konser öncesi kuliste unutamadığınız bir anınız var mı?
Begüm: Kulis anıları, konser anıları çok fazla bizde... Sahneden önce yemek olayını abartıp mide krampları mı geçirmedik kuliste, kıyafetimizi evde unutup, kulisteki masa örtüsünden elbise yapmaya mı çalışmadık (gülüyor). En ilgincini seçmek çok zor, ama aklıma gelmişken konser sonrası yaşadığımız komik bir hikayeyi anlatayım. Pandemi öncesi bir konser bitti, fotoğraf çekilmek için kulisin önünde minik bir kuyruk oluşmuş. Ben de terliydim ve makyajım da rahatsız etmişti terden... Hemen üstümü değişip, makyajımı çıkardım ve kulisin önüne çıktım fotoğraf çekilmeye. En öndeki kızın yanına gittim, merhaba dedim. Kız son derece bozuk bir suratla, yalnız sırada ben varım en arkaya geçmeniz gerekiyor dedi...
Geçmişe ışınlanma şansınız olsaydı, sahnede hangi isimleri dinleyip izlemek isterdiniz?
Arda: Tabii ki Queen konseri
Ömer: Kesinlikle Ronnie James Dio konseri olurdu.
Salgın sebebiyle her şeyin durmasının ardından üretimlerinizde ve müzikal alışkanlıklarınızda ne gibi değişimler oldu?
Arda: Beş ay kadar sahneye çıkamadık. Psikolojik olarak zorlayıcı geçti sahneden uzak olmak. Biz de üretime vurduk kendimizi... Sürekli kaydettik, besteledik, çalıştık. Krizi fırsata çevirdik biraz. Bu boş vakti dolu dolu ve hayli verimli geçirdik gerçekten.
Begüm: Bir beste defterimiz var bizim. Sahneden uzak olduğumuz bu pandemi süresinde bu defter epeyce doldu...
Bol bol prova yaptık ayrıca. Yeniden sahneye çıktığımızda, repertuarımız yenilensin istedik. Aslında ruhsal ve müzikal olarak bir reset attık kendimize.
Ömer: Farkında değilmişiz ama biraz dinlenmeye, kendimizi dinlemeye ihtiyacımız varmış. Zaten iki üç aydır, sosyal mesafeli, düşük kapasiteli ve tüm önlemlerimizi alarak konserlerimize devam ediyoruz. Sosyal medya hesaplarımızda paylaşıyoruz konser takvimlerimizi.
Bu keyifli röportaj için Grey ekibine çok teşekkür ederiz.
Instagram: @maryjaneresmi
0 Yorum