“Sanki bedenim ve beynim ayrışmış, bedenim beynimden bağımsız çalışıyor. Bedenim korkuyla otomatik olarak kasılıyor ve ben bedenim üzerinde kontrol sağlayamıyorum. Çok istiyorum fakat kesinlikle gevşeyemiyorum...” , “Kendime çok kızıyorum. Dünyanın yarısı kadın ve herkesin rahatlıkla yaptığı bu kadar basit bir şeyi ben neden beceremiyorum?” , “Partnerim çok anlayışlı, beni hiç sıkmadı, üstüme gelmedi. Ama aradan kaç sene geçti, bende hala bir ilerleme yok. Bilakis artık iş oraya bağlanacak diye bana dokunmasını bile istemiyorum… Birbirimizden iyice uzaklaştık. Tensel temasımız hiç kalmadı…” , “Artık herkes çocuğu sorar oldu. -Hadi artık çocuk yapın!- diye sıkıştırıp duruyorlar. Oysa biz aylardır daha ilk aşamayı bile geçemedik… Çok üzülüyorum, yine mevzu bebeğe gelecek diye kimseyle görüşmek istemiyorum. Kendimi iyice soyutladım.”

Vajinismus hastalarının istisnasız hemen hepsinin tarifledikleri yaşantılar, duygular, düşünceler bu ve bunun gibi daha birçokları.

Vajinismus aslında bilinçdışının bir çeşit kaçma, kapanma tepkisidir. Kendisini güvenli alanda tutmak için geliştirdiği bir savunma refleksi… Bilinçdışı cinselliği ayıp ve günah, penisi tehdit olarak algıladığında, hissettiği bu kötü duyguların etkisiyle bedene otomatik olarak kasılma sinyalleri gönderiyor ve bilinçli zihin maalesef çok daha derinde yerleşmiş bu ilkel kapanma refleksinin önüne geçemiyor. Oysa bilinçdışı “çok da masum bir şekilde” içerdeki korkmuş kız çocuğunu korumak için devreye giriyor. Vajenin dış 1/3 kas grubunu kasarak onu kapıyor, tehdidi uzaklaştırmak ve tehlikeye karşı korunmak istiyor.

İşte tam da burada şu soru akla geliyor… BİLİNÇDIŞI BU EYLEMİ NEDEN TEHDİT OLARAK ALGILIYOR?

En sık karşılaşılan neden tabii ki cinsellikle ilgili olumsuz bilgiler ve negatif algılar. Özellikle ilk ilişkinin ne kadar acılı, ne kadar kanlı olduğuna dair kulaktan kulağa dolaşan asılsız bilgiler. Patlayan, şakır şakır kanayan kızlık zarları, vajene sıkışıp kalan penis hikayeleri. Bu ürkütücü senaryolara maruz kalan genç kızın kendini gevşetmesi, rahat bırakması, penisi vajene kabul etmesi söz konusu olabilir mi? Ya da cinselliğin ayıp, günah, pis olarak yaftalandığı, değersizleştirildiği, bastırıldığı bir ortamda cinsellikten haz almak mümkün müdür?

Diğer yanda katı dini tutumlar, kızların namuslarını korumak adına yapılan baskılar… Tüm bu negatif duygular içinde bir genç kızın zihni cinselliği nasıl deneyimler? Cinselliği, penisi hatta karşı cinsi nasıl algılar? Bir tehdit olarak görmez mi? Kendini savunmaya geçmez mi? Ya da cinsel arzularından, dürtülerinden huzursuz olup, utanıp, suçluluk duymaz mı? Cinsellikten kaçınmaz mı? Bizim gibi kapalı toplumlarda bu saydıklarımızdan en az biri, çoğunlukla da birden fazlası evlilik çağındaki genç kızlarımızın maalesef zihinlerini bulandırmakta… Evlilik öncesi ablaların ya da yengelerin verdiği destekler çoğunlukla “sık dişini, bir anda olup bitecek!” şeklinde… Aslında bu işin ağrılı olduğunu, acı çekileceğini teyit eden, zihne kazıyan ve kasılmayı daha da tetikleyerek gerçekten acı yaşanmasına yol açan talihsiz telkinler bunlar. Bir diğer konu ise namusun timsali olan kanlı çarşafın erkek tarafına verilmesi… Başından sonuna genç kızın zihnindeki stresli alanları tetikleyen, cinsel ilişkinin asıl yaşantılanması gereken keyifli bölgeleri körelten, stres hormonlarını azdıran, korku ve gerginliği körükleyen faktörler bunlar. Burada genç kızın hissettikleri, yaşadıkları zaten önemsiz. Kadın olmanın anlamı erkeğin cinsel arzularının karşılanmasına, çocuk doğurmanın ve anne olmanın önünün açılmış olmasına indirgenmiş durumda.

Peki sistem gerçekten böyle mi kurgulanmıştır? Erkeğin hazzı, kadının ızdırabı mıdır?

Beynin işleyişinde görev alan iki ana yürütücü sistem var. Bunlardan bir tanesi stresli olayları yöneten “stresli yolak” diğeri ise daha keyifli, sakin yaşantıların yönetildiği “dingin yolak”… İşte tam da bu dingin, keyifli yolağın içine kodlanmış olması gereken cinsellik (hem erkek hem de kadın için) acı, korku, ayıp, günah girdabındaki beyinlerde stresli alan içinde deneyimleniyor. Beyindeki stresli yolak zihni nasıl kasıyorsa aynı şekilde bedene de kasılma sinyalleri gönderiyor. Bedeni alarm durumuna geçiriyor. Kaslar geriliyor, vücut kaçma ya da saldırma moduna geçiyor. Çoğunlukla da kaskatı kasılıyor ve donakalıyor. Oysa dingin alanda zihin de, beden de rahat ve vajen kasları gevşek. Kolaylıkla cinsel uyarıya cevap veriyor ve haz alma fazına giriyor.

Peki bu kasılma, kapanma döngüsü terapide nasıl çalışılıyor?

Vajinismus terapilerinde sistem zihin ve bedeni gevşetmek üzerinden işliyor. Kişi nefes ve beden farkındalığını öğrendiğinde sıkıştığı o zihinsel döngüden çıkıyor ve bedeni üzerindeki kontrolü yeniden ele geçiriyor. Öyküde çocukluk dönemine ait intrapsişik çatışmalar ya da travma öyküsü varlığında terapiyi daha da derinleştirmek gerekiyor. Düğümler çözüldüğünde çatışmalar da son buluyor, zihin ve beden bu iyilik haline eşlik ediyor. Vajinal kaslardaki gerginlik azalıyor. Vajen penisi kabul edebilir hale geliyor.

İşin en güzel yanı ise vajinismusun “eğer kadın isterse” %100 çözümü olan bir rahatsızlık olması ve domino etkisiyle kadında olumlu yönde değişimi başlatması.. Ben danışanlarıma öğrendikleri bu zihinsel dönüşüm becerisini hayatın içinde sıkıştıkları diğer alanlarda da kullanmaları konusunda destek veriyorum ve krizi fırsata çevirmelerini öğütlüyorum. Kimi zaman bu amaçla, vajinismus terapimiz bittikten sonra danışanlarımız bireysel psikoterapiler ya da çift terapileri ile yollarına devam edebiliyor. Vajinismus aslında temelinde bir çeşit korku ve panik bozukluğu. Bunu yönetebilir hale gelmek kadına müthiş bir özgüven veriyor ve bu iyilik halini hayatın diğer alanlarına da yayma motivasyonuyla terapilere devam ediyor.

Diğer yandan cinsellik iki kişilik bir dans… Vals gibi, tango gibi… Ritim, uyum ve ahenk gerektiriyor.

Vajinismus terapilerine eşlerin de katılımı konusunda mutlaka ısrarcı oluyorum. Çünkü vajinismus sadece kadının değil, aslında çiftin problemi...Terapilerde eşler arasındaki iletişim kazaları gideriliyor. Çiftler birbirlerinin ritmini yakalıyor, romantizmi yeni baştan deneyimliyor. Yeniden flört etmeye başlayıp, beyindeki romantizm-erotizm alanlarına adeta format atıyor. İlişkileri onarma becerisi kazanıyor. Kısaca vajinismus tedavisi, cinsel yaşam desteği ve ilişkisel alanın çalışılmasıyla daha derin bir anlam kazanıyor. Olay sadece penisin vajene girmesinin ötesine geçiyor, cinselliğin daha haz dolu, aşkın yaşanmasının önü açılıyor.

Instagram: opdrincicavusoglu

 

 

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *