Bir şehrin hikayesi, yollarından başka şehirlere geçerken gördüğünüz kadarla sınırlı değildir. Toprağında emek, insanında umut, sokaklarında türlü hayat vardır. Emek edilen her hikaye ışıldar ve büyür o şehirde... İzmit de ışık dolu hikayesini; gülümseten başkanı ile büyütüyor, geliştiriyor.
Yeni yılın ilk sayısında, Grey sayfalarında; İzmit'e kattıklarına ve katacaklarına değindiğimiz İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet'i ağırlıyoruz.
Keyifli okumalar...
Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1982 doğumlu, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu bir avukatım. 2015 yılına kadar fiilen yürüttüğüm ve severek yaptığım avukatlık görevimi CHP Kocaeli Milletvekili olarak seçilmem sebebiyle bırakmak zorunda kaldım. Milletvekili olarak görev yaptığım 5 yıl boyunca Kadın - Erkek Fırsat Eşitliği, Anayasa Komisyonu üyeliği ve TBMM Başkanlık Divanı Kâtip Üyeliğim oldu. 25, 26 ve 27. Dönem milletvekili görevimi ise 2019 yılında İzmit Belediye Başkanlığı'nı kazanmam sebebiyle bıraktım. 1,5 senedir de İzmit’e layıkıyla hizmet etmeye çalışıyorum. Evliyim ve 10 yaşında Aras isimli bir oğlum var. Eşimin ailesiyle birlikte aynı apartmanda oturuyoruz.
Sizleri sürekli gülerken ve pozitif olarak görüyoruz. Bu kadar enerjik ve pozitif olmayı neye borçlusunuz?
Kendimi bildim bileli böyleyim aslında. Sürekli güler yüzlü ve enerjiğim. Olayların iyi yönlerini görmeye çalışırım. “Eyvah bu işi nasıl çözerim” den ziyade, “Ben bu işi çözerim” diyerek olaylara bakıyorum. Bu şekilde olunca da o sorunun da çözülmekten başka çaresi kalmıyor. Azim ve kararlılığımı çok seviyorum. Kararlılıkla sorunları çözdüğüm zaman mutlu oluyorum. Elbette negatif durumlarla da karşılaşabiliyorum ama her zaman olaylara pozitif yönden bakmaya çalışıyorum. Gülümsemek insanın diğer insanlarla etkileşimini sağlayan en önemli araçlardan biri. Bir vatandaşımızın yanına gülümseyerek gidince, sorunu ne olursa olsun size karşı açık oluyor ve tüm derdini ön yargılarından uzak bir şekilde anlatıyor. Şu an içinde yaşadığımız çağda bazı insanlar bırakın gülümsemeyi; göz kontağı kurmaktan hatta karşı karşıya gelmekten bile kaçıyorlar. Böyle olduğumuz için de gülümsemeden, tebessümden uzak bir toplum haline geldik. Bu da bizi gerginleştirdi, asabileştirdi. Gülümseyen insanları artık, gerçek hayatta değil, sosyal medyada görebiliyoruz ancak.
Sokakta biri hiç tanımadığı birisine gülümsese, hemen ‘ne oluyor’ derler. Oysa gülümsemek kadar doğal bir insani hareket yok. Aslında birbirimize gülümsemenin, bizim sonraki nesile bırakacağımız en önemli miras olduğunu düşünüyorum.
Seçim öncesinde “Gülümse İzmit” sloganı ile gönüllerde taht kurdunuz, sloganınızın çıkış hikâyesini öğrenebilir miyiz?
Sloganımızı bile vatandaş kendi oluşturdu. “Gülümse İzmit Hürriyet geliyor” aslında bu içinde birçok şeyi barındırıyor. Nefes almayı özgürlüğü anlatıyor. Sadece benim soyadımla da alakalı değil, bir ihtiyacı da ortaya koyuyor. Hem gülümsetme ve hem de özgürlük ihtiyacını. Biz de göreve geldiğimiz günden bu yana insanların yüzünü gerçek anlamda güldürmek için çalışmalarımıza gayretle devam ediyoruz. Yani bir sloganı, gelip geçici bir söz yerine hayata geçiriyoruz. Bütün gayemiz bu yönde devam ediyor. Biz seçimden önce dediğimiz gibi gülümse İzmit diyoruz ve insanları gülümsetiyoruz.
Sizleri basından çok yakından takip ediyoruz, hem bu kadar yoğun çalışıyor, hem de ailenize nasıl vakit ayırabiliyorsunuz?
Milletvekilliği dönemimde de haftanın en az üç günü meclis çalışmalarımız olduğu için Ankara’da kalıyordum. Bazen daha uzun kaldığımız günler de oluyordu. Özellikle bütçe görüşmeleri, anayasa çalışmaları derken İzmit’e gelemediğimiz zamanlarımız vardı. Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunları meclis kürsüsünde dile getirmek, mağduriyet yaşayan insanların sesi olabilmek, onlara çözümler sunabilmek adına çalışmalar yapmak çok önemli. Sizlere oy veren insanların beklentisi de bu yönde. Ankara’da sesleri olmak için bize güvenen halkımızı utandırmadık ve çalışmalarımıza o yönde devam ettik. Ailem de bunun farkında olduğundan hiçbir zaman desteklerini benden esirgemediler. Sağ olsunlar, her zaman benim yanımda oldular. Bu kadar yoğun çalışmalarımın arasında aileme elbet zaman ayırabiliyordum. O zamanlar daha ufak olan oğlum Aras beni gördüğü zaman çok mutlu oluyordu.
Şimdi de bu şekilde çalışıyorum. Sabah erken saatlerde belediyede oluyorum, gerek başkan yardımcılarımız gerekse müdürlerimizle, İzmit halkının sıkıntılarına bulacağımız çözümleri konuşuyoruz. Hizmet planlarımızı masaya yatırıyoruz. Mahallelerimizde devam eden çalışmaları ziyaret ederek, vatandaşlarımızın taleplerini bizzat alıyoruz. Şantiyelerde işçilerimizle güne başladığımız çok zamanlarımız oldu. Şimdi bir de pandemi çalışmalarımız var, halkın ihtiyaçları koronavirüs pandemisine göre de farklılık kazandı. Bütün çalışma şeklimizi değiştirdik. Bütün bunların yanında akşamları eve gittiğimde gönül rahatlığıyla sarılamıyorum.
Ama o da bu pandeminin farkında ve bana anlayış gösteriyor. Çevresindeki olaylara çok duyarlı bir oğlum var ve her şeyin farkında olması beni de mutlu ediyor.
Hayata geçirdiğiniz pek çok projeniz var. Bu projeleriniz pandemi sebebiyle bir değişim gösterdi mi?
Aslında pandemi bizim bakış açımızı değiştirdi diyebiliriz. Elbette pek çok projemiz var, bunların hepsi hayata geçmeye başladı. Ancak geçtiğimiz Mart ayı içerisinde ülkemizde de görülmeye başlayan Koronavirüs vakalarından hemen sonra İzmit Belediyesi olarak önlemimizi aldık. Esnaflarımızdan kira almadık, ekonomik destek paketimizi hemen devreye soktuk. Bunun gibi pek çok önlem aldık.
Pandemiden önce hayata geçirdiğimiz İzmit Belediyesi Dikim Evi’ni hemen maske yapımına yönlendirdik. İnsanlar maske bulamadığı dönemlerde insanlara maske dağıttık. Önceleri gönüllü kadınlarımızla başladık, sonraları bunu profesyonel düzeye çıkarttık. Koronavirüs pandemisi başlarında yüzbinlerce maske ürettik. Tüm hastanelere, aile sağlığı merkezlerine, kamu kuruluşlarına maske dağıttık. İşin en güzel yanı da bunu tamamen belediyemizin öz kaynaklarıyla gerçekleştirdik. Dikimevimizdeki kadınlar öyle güzel işler çıkarttı ki, İzmit’te İzmit Belediyesinin maskesini takmayan kimse kalmadı diyebiliriz. Ayrıca bone, sıhhi gözlük, siperli maske, önlük gibi sıhhi materyalleri de üretmeye devam ediyor.
İnsanların sokağa çıkmaya korktuğu, marketlerden alışveriş yapmaya çekindiği, taksilere binerken acaba dediği dönemlerde de kurduğumuz dezenfeksiyon ekibimizle yine İzmit’te dezenfekte etmediğimiz bina kalmadı. İnsanlar taksilere güvenle binsin diye neredeyse tüm taksileri belirli periyotlar halinde dezenfekte etmeye devam ediyoruz. Koronavirüs testleri pozitif çıkan vatandaşlarımızın evlerinde oldukları süreç boyunca destek veriyoruz.
Kurduğumuz İzmit Kardeş Eller sistemiyle bu pandemi sürecinde İzmit’teki ihtiyaç sahipleriyle, bu insanlara destek vermek isteyen hayırsever vatandaşlarımızı bir araya getirdik. Yardım etmek isteyen ama kime yardım edeceği noktasında kafasında soru işaretleri olan insanlar ile gerçek manada ihtiyaç sahibi olarak belirlediğimiz vatandaşlarımızı ortak paydada buluşturduk ve bu payda da İzmit Kardeş Eller oldu. Bununla birlikte yine ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın gönül rahatlığıyla kullanabileceği İzmit Dost Eller Mağazası ile Gıda Bankası’nı oluşturduk. Pandemi süreci çok zorlu bir süreç ve pek çok insanın yaşadığı bir mağduriyet var. Bu mağduriyeti çözmek adına, en azından insanların yaşadıkları sıkıntıları atlatmalarına bir nebze olsun katkı sağlamak adına geliştirdiğimiz projelerimiz devam edecek.
Bu arada toprakla çok fazla haşır neşirsiniz. Toprakta sizi bu kadar çeken şey nedir?
Ülkemiz cennet vatan. Ve bu ülkenin her karış toprağı çok kıymetli. Müthiş bir zenginlik. Biz bu toprağı ekmezsek, bu zenginliği işlemezsek, bunu üretime çevirmezsek hep dışa bağımlı olacağız. Covid ile birlikte birçok noktada vatandaşımız artık üretmenin, tarımın ne kadar önemli olduğunu görmüş oldu. İleri de bir gıda kıtlığı sorunu yaşayabiliriz. Bu gıda kıtlığına karşı da en önemli tarım hamlemiz bütün topraklarımızı ekmekten geçiyordu. Önemli olan bu kendi kendine yeten bir ülke olarak üretim hamlelerini yapabilmektir. Bizi üretmek kurtaracak. Biz üreten belediye olarak doğanın bütün kaynaklarını doğru kullanmaya çalışıyoruz. Doğadan aldığımızı doğaya vermeye çalışıyoruz. Her şeyi geri dönüşümle geri kazanmaya, bu zenginliği kullanmaya çalışıyoruz.
Bütün ekilebilir tarım arazilerimizi bu işe adadık. İlk olarak lavanta ekimi gerçekleştirdik ve buradan hasat edeceğimiz ürünlerle kadın kooperatifimize güç katacağız. Daha sonra Durhasan’da Tarımsal Üretim Bahçemizi kurduk ve pek çok sebze ekimini gerçekleştirdik. Elde ettiğimiz ürünleri ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya başladık bile.
Kanser hastalığına karşı iyi gelen süper meyve Aronya’mızı da Alternatif Ürünler Bahçemizde İzmit topraklarıyla buluşturduk. Pandemi ile beraber alternatif ürünlerin, doğal içerikli ürünlerin, antioksidan değeri yüksek ürünlerin ne kadar değerli hale geldiğini hepimiz gördük. İnsanlar bağışıklık sistemimizi güçlendirici, vücut direncimizi daha sağlam hale getirici ürünlere yöneldi ve toprağın kimyasal ilaçlarla zehirlenmediği, doğanın nimetlerine, kendi koşullarında üretilen meyveye, bitkiye yöneliyor. Biz de bunu sağlamaya çalışıyoruz.
KANSER HASTALIĞINA KARŞI İYİ GELEN SÜPER MEYVE ARONYA'MIZI DA ALTERNATİF ÜRÜNLER BAHÇEMİZDE İZMİT TOPRAKLARIYLA BULUŞTURDUK.
Hiç bir genetik işleme maruz kalmamış, atalarımızdan kalan geleneksel işlemlerle toprağa ata tohumu ekimlerine de başladık.
Yerli tohumlarımızı çoğaltarak işe başlayıp, atalarımızdan miras kalan bu servet için yeniden işe koyulmak gerekiyor dedik ve bu projeyi hayata geçirdik. 5 çeşit yerli buğdayı Ziraat Odası’nın belirlediği öncü çiftçimizle ektik. Bölgemiz için en uygun buğday çeşidini çiftçiye tanıtıp, yerel tohum kullanılmasına teşvik etmek ve ürünlerimizi çiftçiye dağıtıp onlara mali açıdan destek olmak istiyoruz.
0 Yorum