Modern çağın gerekliliklerinin belki de ilk sırasında global iletişim gelmektedir.
Bu gerekliliklerden en önemlisini dil bilmek oluşturuyor. Dil biliyor olmak yıllar yılı önem taşıyordu; ancak şu an herkes için zorunluluk haline geldi.
Bu sadece iş bulmak, güzel bir geleceğin temellerini atmak için değil; farklı kültürler öğrenip ufkumuzu genişletmek ve öğrendiğimiz dilin teknolojik ve kültürel gelişmelerini yakından takip etmek için de gereklidir. İngilizcenin ekstra bir artı kazandırmadığı, en az iki yabancı dil bilmenin gerektiği günümüzde, işverenlerin tercihi bu doğrultularda gerçekleşiyor. Bu bağlamda İngilizce haricindeki dilleri de İngilizce profesyonelliğiyle aktarabilen tek dil yuvası sloganıyla Dil Kulesi bu ayki konuğumuz.

Elif Hanım merhaba, ilk önce biraz kendinizden bahseder misiniz?
1990 İzmit doğumluyum. İtalya'da ki Universita Degli Studi di Salerno üniversitesi Gıda Mühendisliği’nden mezunum. İtalya'da dünyaca ünlü iki tane dil okulu var. Ben Siena'da ki Universita Siena di Stranieri Üniversitesi’nden burs kazandım ve dil eğitimimi bu okuldan aldım. Buradaki derslerimin bir kısmı İtalyanca bir kısmı İngilizceydi. Böylece Türkiye'ye iki dil bilerek dönmüş oldum.

Türkiye’ye döndükten sonra nasıl bir süreç gelişti?
İlk olarak bir dershanede eğitim danışmanı olarak işe başladım. Orası bana insan ilişkileri konusunda çok şey kattı. Daha sonra Türk-İtalyan ortaklı bir fabrikadan teklif geldi. Gıda mühendisi olarak işe başlamıştım; ama aslında İngilizce ve İtalyanca bildiğim için işe alınmıştım. Türklerle İtalyan ortaklar arasındaki iletişimi sağlayacaktım. Dil bilmenin önemini bir kez daha anladım. Yeni mezun olmama rağmen iki lisan bildiğim için o kadar aday arasından tercih edilmiştim. İlk işimde Genel Koordinatörlük kartviziti ile işe başladım ve maaşımı Euro üzerinden aldım. Yani dil bilmenin; insanın hayatında nasıl kapılar açabileceğinin örneğini görmüş oldum.

Dil Kulesini açma fikri nasıl oluştu?
İtalyan ortaklar beni İstanbul’a isteyince oradan ayrıldım ve bir dil kursundan gelen teklifi kabul ettim. Maaşlar çok düşük olmasına rağmen İtalyancamı unutmamak için kabul ettim. Onun öncesinde gelen birçok iş teklifini değerlendirdiğimde hayal kırıklığına uğradım; çünkü yurt dışında okumam ve yabancı ortaklı bir şirkette çalışmam benim vizyonumu çok geliştirmişti. Dolayısıyla gelen teklifler beni tatmin etmedi.

Dil kursunda öğretmenlik yaparken Ferrero Nutella Fabrikası beni beyaz yakalı mühendislere İtalyanca öğretmek için istedi. Orada yaklaşık dört yıl çalıştım. Bu arada öğrencilerimin referanslarıyla özel İtalyanca ve İngilizce dersler vermeye başladım. Talep çok olunca da Dil Kulesi’ni açmaya karar verdim. İnsan ilişkilerinin ön planda olduğu, dillerimi kullanabileceğim hayalimdeki işe kavuşmuş oldum. İlk müşterilerim de çalışmaktan çok keyif aldığım Ferrero’daki mühendislerim oldu.

Dil Kulesinde hangi dillerde eğitim veriyorsunuz?
İngilizce, İtalyanca, Rusça, İspanyolca ve Almanca.

Sizce ikinci hatta üçüncü dil öğrenmek neden bu kadar önemli?
Bizim logomuz biraz daha farklı. Bizim kurumu açarken ki çıkış noktamız da buydu. Diğer dil kurslarında hep İngilizce ön plana çıkıyor. Artık İngilizce daha çok kullanıldığı ve bilinirliği arttığı için bu dilin bir seçiciliği kalmadı. İkinci bir yabancı dil mutlaka gerekiyor; çünkü insanlar teknolojinin gelişmesiyle yurt dışına daha çok açıldı, firmalar satışlarını yurt dışı üzerinden yapmaya başladılar. İşletmeler tek dil bilen birden fazla eleman alımı yaparak maliyeti arttırmak yerine iki üç dil bilen bir elemanı tercih ediyorlar. Bu da insanların birden çok yabancı dil bilen personel çalıştırmasında etkili oldu. Özellikle sağlık turizmi için çok önemli bir faktör haline geldi. İtalya’dan, İspanya’dan, Almanya’dan; saç ekimi, cilt, diş ve estetik operasyonlar için ciddi bir talep gelmekte dolayısıyla sağlık turizminde ciddi bir patlama yaşanmaktadır.

Dil öğretirken ne tür metotlar uyguluyorsunuz?
İlk dersten itibaren konuşma pratikleri yaptırmaya başlıyoruz. Mesela bir çocuk doğduğu andan itibaren okuma, yazma bilmiyor; ama ilk öğrendiği şey konuşma oluyor. Bunu, dinleyerek ve karşı tarafın söylediklerini kafasında algılamaya çalışarak yapıyor. Bunun için gramer bilgisi bilmeye ihtiyacı yok. Genel olarak Türkiye’de uygulanan metot hep gramerde kalıyor. Dil kursları bir şekilde bunu aşmaya çalışıyor; hatta B1 seviyesinden itibaren yabancı hocalarla çalışmaya başlıyorlar; ama B1 seviyesine kadar gramer odaklı eğitim almış bir öğrenci, grameri doğru kullanırsa çok iyi konuşacağını zannediyor. Gerçekte çok iyi konuşması lazım; ama gramere takıldığı için kendini ifade edemiyor. Bizdeki metot, gramer eğitimini biz de ayrıntısıyla veriyoruz ama verdiğimiz eğitim orada kalmıyor. Onun pratiğini de yapıyoruz.

Öğretmenlerimiz sınıfa girdiği andan itibaren Türkçe yerine yabancı dillerini kullanıyor. Yani direkt konuşmaya başlıyoruz. Özellikle çocuklarda bu çok etkili oluyor. Mesela ilk defa hayatlarında İngilizce görecek ikinci sınıf öğrencilerini; çok az Türkçe bilen bir hocayla başlattık. Hoca, sürekli derslerde İngilizce konuştu. Dönem sonunda çocuklar İngilizce sohbet ediyorlardı. Biz bu sistemi yetişkinler için de uyguluyoruz; ama çocuk gruplarına göre yetişkinler yanlış konuşma kaygısıyla daha zorlanıyorlar. Ayrıca çok iyi dil bilip konuşamayan öğrenciler için Speaking sınıflarımız var.

“Yani biz burada İngilizce konuşturarak İngilizce düşünmeyi öğretiyoruz.”

ÖĞRENCİLERİMİZE MAKSİMUM VERİM SAĞLAYABİLMEK
İÇİN EĞİTMEN TERCİHLERİNDE
ÇOK SEÇİCİ DAVRANIYORUZ. EĞİTMENLERİMİZİN KALİTESİ DE BURADAN GELİYOR.

Pandemi döneminin artıları ve eksileri kurumunuza nasıl yansıdı?
Bu dönemde en başta biz de çok şaşkındık ve ne yapacağımızı bilmiyorduk. Diğer kurumların yaptığı, öğrencilere paralarını iade etmekti. O dönemde işlerimiz çok iyi gittiğinden normalin çok üstünde kayıt almıştık. Açıkçası aklımda hiç online eğitim yoktu; hatta verimli olacağına inanmadığımdan hiç onaylamıyordum. Yerli ve yabancı hocalarımızla yaptığımız toplantılar sonucunda Zoom üzerinden online eğitim kararı aldık. Öğrencilerimiz de öğrendiklerini unutmamak adına denemeye karar verdiler.

Zoom bizim için çok etkili oldu. Aynı yüz yüze eğitimdeki gibi derslerimiz kırk dakikaydı. Zoom’da tahta seçeneği ve birçok eğitim materyaline ulaşma şansımız vardı. Üstelik kamerası ve sesi açık olduğundan çok rahat kontrollerini sağlayabiliyorduk. Tüm öğrencilerimizden aldığımız geri dönüşler sonucu bunu ülkenin her yerine duyurma kararı aldık ve sosyal medya üzerinden reklamlara çıkmaya başladık. İnsanları online dil eğitimine alıştırmak için iki ayda 550 TL gibi düşük bir fiyatta kurslarımızı başlattık. Öğrencilerimiz çok verim alınca sayılarımız çoğaldı ve öğretmenlerimiz yetmemeye başladı. Online eğitim sayesinde Türkiye’nin her yerinden hoca seçme şansımız oldu.

Şu anda bizim Kayseri’den, Adana’dan, Bursa’dan, Diyarbakır’dan ve birçok farklı ilden öğrencilerimiz var. Dolayısıyla biz bu dönemi fırsata çevirmiş olduk. Bu sistemi ilk yapanlardan olduğumuz için hem çok tecrübelendik hem de portföyümüz ciddi bir şekilde arttı.

Bu sistemde dolandırıcılık da çok arttığı için insanlar tavsiyeler üzerine kurumumuzu tercih ediyor. Şu anda dünyanın her yerinden (İtalya, İspanya, Lüksemburg vb.) öğrencilerimiz var. Bundan sonra hem yüz yüze hem online iki platformda da eğitim vermeye devam edeceğiz.

Her dil için ayrı dil hocalarının olması üstelik hepsinin de Türkçe biliyor olması nasıl avantaj sağlıyor?
Her dil için native (yerli) hocaların olması (Yani İspanyolca bilen İspanyol hocalarımız, Rusça bilen Rus hocalarımız vb.) öğrencilerimizin pratik noktasında hızlı bir şekilde aktif olmalarını sağlıyor. Öğrencilerimiz için hiç Türkçe bilmeyen bir eğitmenle çalışmak kendilerini ifade edebilmeleri adına çok zor oluyor.

Bu aslında kurum için kolay bir durum değil (Örn. Türkçe bilen bir İspanyol bulmak ya da Türkçe bilen bir İtalyan bulmak) ama öğrencilerimize maksimum verim sağlayabilmek için eğitmen seçimlerinde çok seçici davranıyoruz. Eğitmenlerimizin kalitesi de buradan geliyor.

Diğer dillere olan eğiliminiz karşılığını buldu mu?
21.yyda İngilizcenin sıradanlaştığı, ikinci hatta üçüncü yabancı dilin çok önemli olduğu günümüzde bu eğitimi veren kurum sayısı çok az olduğundan kesinlikle karşılığını buldu. Kurumumuza başvuran öğrenciler; bu konuda minnettar olduklarını, başka yerde bu eğitimi bulamadıklarını söylüyorlar. Bu konuda sektöre yön verdiğimizi ve diğer dil kurumları içinde örnek teşkil ettiğimizi düşünüyorum.

Sizi diğer dil okullarından ayıran özellik nedir?
En önemlisi konuşma yani pratik yapma konusunun çok üzerinde durmamız ayrıca öğretmenlerimizin mutlaka yurt dışında eğitim alıp orada pratiğini tamamlamış olması gerekiyor. O yüzden hoca seçimlerine çok özen gösteriyoruz. Aksan özellikle 2. yabancı dillerde çok önemli; çünkü İspanyolca, İtalyanca gibi diller tonlama üzerine ilerlediği için eğer aksan yanlış kullanılıyorsa ifade tamamen değişebiliyor. Dolayısıyla çok doğru öğrenmek gerekiyor.

Son olarak Grey okuyucuları için ne söylemek istersiniz?
Kendimizi tanıtmak konusunda çok seçici davranan bir kurumuz. Yani yaptığımız işin doğru adrese ulaşmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Doğru okuyucuya ve doğru hedef kitlesine ulaşması gerektiğine inanıyorum.

Bu noktada derginizi, dördüncü sayısı olmasına rağmen çok kaliteli buluyorum. Alışılmış şeylerin dışına çıkmanız, vizyonunuz ve bakış açınızdan dolayı derginizi tercih ettik. Ayrıca bu röportajı yaparken çok keyif aldık. Ekip arkadaşlarınızın samimiyeti de doğru adreste olduğumuzu bir kez daha kanıtladı.

Adres: Yahya Kaptan Mah. Şehit Ergün Köncü Sok. No:31 İzmit Kocaeli (Ramada Plaza Karşısı)
İletişim: (0262) 323 44 74 - 0(536) 320 51 83
Instagram: @dilkulesi.izmit
web: dilkulesi.com

 

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *