İzmit’ten çıkan, Türkiye’ye adını duyurmuş ünlülerimiz yazı dizimizin bu ayki konuğu Türk sinemasına değerli mizah anlayışıyla yenilikler katan senarist, yönetmen, yapımcı, oyuncu, şair ve müzisyen Onur Ünlü. Kendine özgü üslubu ile başarılarından sıkça söz ettiren Onur Bey ile projelerinden, geçtiğimiz nisan ayında gerçekleşen İstanbul Film Festivali ve dijital platformların sektöre etkisi gibi birçok konudan söz ettik. Sizleri daha fazla bekletmemek adına sayfalara uğurluyoruz. Keyifli okumalar...

Merhaba Onur Bey, Grey okurları için kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar, 1973 İzmit doğumluyum. Film ve dizi sektörüyle uğraşıyorum.

Kocaeli sizin için ne ifade ediyor?
İzmit’i çok severim, benim için çok şey ifade ediyor. 1991 yılında üniversite için ayrıldım ama hep bir ayağımız ordaydı. Her zaman Kocaelispor’u desteklerim ve fırsat buldukça maçlara gelmeye çalışıyorum.

Kocaeli’ye yazdığınız bir şiir var…
Evet, depremden sonra yazdığım bir şiirdi. Ali Atay sağ olsun şiiri besteleyerek sürpriz yapmıştı bizlere. Şiir yazmaya devam ediyor musunuz? Arada bir yazıyorum. 12 tane falan var kenarda. Neden bilmiyorum ama 19’a taktım kafayı. 19 olunca belki yayınlayabilirim.

Mizah dediğin şey acıyı eşelediğin yerden çıkar.

Geçtiğimiz nisan ayında İstanbul Film Festivali vardı ve orada jüri başkanıydınız. Festival nasıl geçti? İlgi nasıldı?
İstanbul Film Festivali çok önemli, uluslararası en çok karşılığı olan bir festivaldir. Seviyorum, heyecanlı bir yer. İnsanların ilgisi hep yüksekti, bu yıl da beklenen ilgiyi gördü.

Yapımlarınız sıra dışı, ilhamınız nedir?
Aslında prensip olarak hayatın kendisini ilham alıyorsun ve bu yüzden de nereden baktığın önemli diye düşünüyorum. Kimisi daha ciddiye alıyor hayatı, ben o kadar ciddiye almıyorum. Temel olarak en çok ilgilendiğimiz konu “biz gülüyor muyuz?” ya da “biz eğleniyor muyuz?” çünkü biz eğlenirsek seyirci de eğlenir. Baktığında herkes değişik bir şey yapsa benim yaptığım değişik olmazdı. Ben değişik olsun diye de yapmıyorum, düşünme ve algılama biçimim böyle. Bu sebepten işlerim biraz riskli.

Yapımlarınızın birçoğunda aynı ekip yer alıyor. Bunun nedeni nedir?
Elinde Messi varsa kullanırsın. (gülüyor) Şaka bir yana, aynı frekansı yakaladığımız için birlikte çalışmaktan keyif alıyoruz.

Leyla ile Mecnun dizinize gelelim… Dizi bilindiği üzere artık dijital bir platformda, dijitale geçiş nasıl oldu? Beklenen ilgiyi aldı mı?
Ben aslında Exxen’e başka bir iş çekiyordum. Sonra yönetmen arkadaşım Ümmü Burhan aradı ve “Leyla ile Mecnun’u çekelim mi?” dedi. Başlarda uzak bir ihtimaldi ama ekip eksiksiz bir şekilde toplandı ve çekimlere başladık.

Beklenen ilgiden fazlasını aldı. Biz de seviyoruz Leyla ile Mecnun’u. Daha sonraki sezonlara devam etmekle ilgili düşüncelerimiz var.

Dijital platformların sektöre etkisi nedir sizce?
Film yapmak kolay zannediliyor ama kolay bir iş değil bu. Telefonla bile film çekiyorlar artık. Bizim zamanımızda ayrı zordu şimdi ayrı zor. Oyuncu olmakta kolay zannediliyor ama o da kolay değil.

Çok iş var ama o kadar işi karşılayacak ekip yok. Bir sürü yönetmen ihtiyacı doğdu. Doğdu doğmasına ama bizim işte ehlilik gerekir. Mesela tıp okursun okul bittikten sonra doktorluk yapmaya başlayabilirsin ama bizim için öyle bir şey yok. Usta - çırak ilişkisi var diyebilirim, en az bir 8 - 10 sene sektörde çalışman lazım. İyi işlerde çıkıyor çıkmasına ama böyle giderse bir sürü iş patlayacak ve iyiler, kötüler elenecek.

Dijitalden sonra sinema ortamını özlüyor musunuz?
Seyirci aslında hala sinemaya gidiyor. Pandemi dolayısıyla durmuştu ama şimdi tekrar devam ediyor.

“Hayatımısatıyorum.com” diye size ait kişisel bir siteniz var. Nasıl ortaya çıktı? Kurulum amacı nedir? İnsanların tepkileri nasıl oldu?
Bir akşam arkadaşım Çağrı ile oturuyorduk. Aklımda bu fikir vardı ve biraz Çağrı’ya bahsettim. Domain boştaydı, aldık ve hemen açtık siteyi. Sonrasında işi daha ciddi bir boyuta taşıdık. Orası aslında benim özgürlük alanım diyebilirim. Instagram hesabım var ama oraya girip bir şeyler söylemeyi ilgi çekici bulmuyorum. Basitçe söylemek gerekirse kendi Twitter, Youtube uygulamalarımı yaptım diyebilirim. Günün birinde tüm sosyal medya uygulamaları kapatıldığında beni kapatamayacaklar, ben öldükten sonra dahi devam etmesini düşündüğüm bir platform. Bana ait olan en son şey satılana kadar devam etsin.

Kimisi değişik buldu, kimisi burun kıvırdı, kimisi beğendi. İlerleyen zamanlarda daha fazla insanın bu tarz siteleri olacağını düşünüyorum ve o noktada bu site öncü bir site olmuş olacak ve daha da manalı hale gelecek. Zaten mottomuz da “Saçma zamanla anlam kazanır”. Eğlenceli benim için. Sitenin arkasında 8-10 kişi birlikte çalışıyoruz, uğraşıyoruz.

Yeni dizi ve film projeleriniz var mı?
Leyla ile Mecnun’u bir sezon daha çekebiliriz, şu an görüşülüyor. Senaryosunu benim yazdığım Kıbrıs’ta çekmeyi düşündüğümüz bir çeşit kara komedi film projemiz var. Başrollerinde Serkan Keskin ve Settar Tanrıöğen oynayacak. Hazar Ergüçlü’de ufak bir rol ile bize destek olacak.

 

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *