Kocaeli başta olmak üzere birçok şehirde restorasyon ve yeni yapı projeleri gerçekleştiren Restart Mimarlık Restorasyon kurucularından Elif Çelik Arısal ve Dr. Arsal Arısal’ı sayfalarımızda ağırladık. Kendileri ile yaptıkları projeler ve süreçlerinden, Türkiye’de koruma ve restorasyon anlayışı gibi pek çok konudan bahsettik. Dilerseniz sayfaları çevirmeye başlayın! Keyifli okumalar…
Merhaba Elif Hanım, Grey sayfalarına hoş geldiniz. Bizlere kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, lisans eğitimimi 2011 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde tamamladım. Hala daha okulun koruma ve restorasyon alanında yüksek lisans eğitimim tez aşamasında devam ediyor. Kocaeli, Sakarya ve Gedik Üniversitelerinde çeşitli dönemlerde proje ve teori derslerinin yürütücülüğünü yaptım. 2015 yılında Restart Mimarlık Restorasyon firmasını kurdum. Kocaeli başta olmak üzere pek çok şehirde restorasyon ve yeni yapı projeleri gerçekleştirdim. Piyasadaki çalışmalarımın yanı sıra akademik alanda da kendimi geliştirmeye devam ediyorum. Her boş kaldığımda gitarıma sarılmaya ve başka şehirleri, ülkeleri gezmeye bayılıyorum.
Merhaba Arsal Bey, Grey sayfalarına hoş geldiniz. Sizi de tanıyabilir miyiz? Siz hem akademik alanda hem de piyasada aktif olarak çalışıyorsunuz. Bir yandan da siyasi bir kimliğiniz var. Tüm bunlar bir arada nasıl ilerliyor?
Merhaba, ben de lisans eğitimimi Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde tamamladım. Yüksek lisans eğitimimi Kocaeli Üniversitesi Mimarlık Anabilim Dalı’nda, doktora eğitimimi ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İç Mimarlık Anabilim Dalı’nda tamamladım. Mezuniyetimden sonra Cengiz Bektaş Mimarlık İşliği başta olmak üzere birçok ofiste mimar olarak çalıştım. Profesyonel mesleki faaliyetlerimi 2015 yılından bu yana Restart Mimarlık Restorasyon’da sürdürüyorum. Aynı zamanda Gedik Üniversitesi İç Mimarlık Bölüm Başkanı olarak akademik kariyerime devam ediyorum. TMMOB çatısı altında, Mimarlar Odası Kocaeli Şube Başkanlığı, ardından Mimarlar Odası Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi olarak meslek örgütüme hizmet verdim. Öte yandan İzmit Belediyesi Meclis Üyeliği ve Projeler Koordinatörlüğü görevim devam ediyor. Ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmalarında jüri üyeliği görevlerinde bulundum. İstanbul Gedik, Kocaeli ve Yeditepe Üniversitesi’nde çeşitli dersler verdim, proje jürilerinde bulundum. Basketbol oynamayı ve uzun mesafelerce bisiklete binmeyi seviyorum. Hayatımın hiçbir döneminde tek bir işle uğraşmadım. Farklı alanlarda üretmenin bana ve çevreme olan etkiyi zenginleştirdiğini düşünüyorum.
Çalıştığımız her projede; üretilen eserin biricik olması ve proje ile uygulamanın bir elden, bir bütün olarak çıkmasını çok önemsiyoruz. Kullanıcının alışkanlıkları, kültürü, yaşama veya çalışma biçimi bizim için topoğrafya, malzeme seçimi ve iklim kadar önemli.
2015 yılından bu yana mimarlık ve restorasyon alanlarında çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz. Bizlere yaptığınız projelerden bahseder misiniz?
Ağırlıklı olarak restorasyon projeleri ve yeni yapı tasarımları üzerinde çalışıyoruz. Özellikle yeni yapı projelerinde seçici davranmaya gayret ediyor, heyecanımızı kaybetmeden yapabileceğimiz işlerde yer alıyoruz. Restorasyon alanında hazırladığımız tüm projeler ve danışmanlık işleri bizim için her zaman en baştan başlıyormuşuz gibi bir heyecan ve enerji yaratıyor. Koruma alanında çalışmak için biraz bu alana âşık olmak gerekiyor sanırım. Alanda çalışırken kaç kere bitlendiğimi, tahtakurularının saldırısına uğradığımı hatırlamıyorum bile. Yeni yapı tasarımlarımızda ise projenin bulunduğu coğrafya, kullanıcı, yakın çevre, malzeme ve tabii ki uygulanabilirlik çok önemli. Elbette tüm bunlar iyi bir ekip işi. Biz her ne kadar Restart’ta Arsal ile beraber başı çekiyor olsak da birlikte ürettiğimiz tüm paydaşlarımızla ortak bir emeğin sonucunu kullanıcıya sunuyoruz. Birlikte yol yürüdüğümüz tüm arkadaşlar artık ailemiz gibi oldu.
Koruma ve restorasyon alanında uzun zamandır çok çeşitli yerlerde hayata döndürdüğünüz eserler var. Tarihi bir yapının restorasyon süreci nasıl gelişiyor? Türkiye’de koruma ve restorasyon anlayışı sizce ne durumda?
“…restorasyon bir yapının başına gelebilecek en büyük felakettir…” der Ruskin. Mimari mirasımızı korumayı öğrenemediğimiz sürece restorasyon tam anlamıyla bir koruma demek olmuyor. Tescilli yapıların restorasyon süreci en basit haliyle dünübugünü-geleceği şeklinde hazırlanan projelerle başlıyor. Bu üç etaptan ilki aslında bugünkü halini belgelemekten geçiyor. Buna rölöve diyoruz. Ardından yapının ilk yapıldığı döneme ait projelerini hazırlıyoruz. Buna da restitüsyon diyoruz. Restitüsyon projesi doğrultusunda ve yapının yeni kullanımını da dikkate alarak restorasyon projesini, yani geleceğini çiziyoruz. İşte Türkiye’de koruma alanındaki sorunlar çoğunlukla bu etapta baş gösteriyor. Seçeceğiniz malzemenin yıllar sonra nasıl bir değişim göstereceğini, mevcut yapıdaki malzemelerle nasıl bir etkileşim içinde olacağını, yapıya yükleyeceğiniz yükün yapı için bir tehlike oluşturup oluşturmayacağını düşünerek karar vermek gerekiyor. Bilgi ve tecrübeyle bu seçimleri yapmak, tüm yapım sürecinde ve proje sonrasında da elinizi yapının üstünden çekmemek gerekiyor. İş, uzmanları tarafından yapılmadığında tabiri caizse katledilen mimari kültürümüz oluyor.
Son dönemde yeni yapı tasarımı ve uygulamaları ile de dikkat çekiyorsunuz. Bu alandaki çalışma sisteminizden bahseder misiniz?
Çalıştığımız her projede; üretilen eserin biricik olması ve proje ile uygulamanın bir elden, bir bütün olarak çıkmasını çok önemsiyoruz. Kullanıcının alışkanlıkları, kültürü, yaşama veya çalışma biçimi bizim için topoğrafya, malzeme seçimi ve iklim kadar önemli. Tabii ki tasarım sürecinde bazen çokça revizyonlar, hatta her şeyi atıp en baştan başlamalar alışık olduğumuz sürecin bir parçası. En iyiye ulaşmak için işin başında bu verileri eksiksiz belirlemek istiyoruz. Bu da bazen işverenle ofiste saatler süren toplantılar demek olabiliyor. En nihayetinde uygulamaya başlamadan hemen önce, işverenimiz nasıl bir mekânla karşılaşacağını büyük oranda görmüş ve anlamış oluyor. Bu kısım bizim için çok mühim. Mutabık kalınan proje etabı sonrasında malzeme seçimleri yapılıyor ve iş planımızı paylaşarak tasarımlarımızı hayata geçirmek üzere yola çıkıyoruz.
Tasarımın biricik olduğundan ve uygulama ile beraber bir mimar elinden aynı incelikle çıkmasının öneminden bahsettiniz. Peki bir projeye ofis olarak nasıl başlıyor ve süreci nasıl devam ettiriyorsunuz?
Öncelikle bir alan tespiti yapılıyor. Veriler tamamlandığında ofiste bir proje sürecimiz oluyor. Ara sunumlar ve nihai sunum ardından uygulama planını oluşturuyoruz. Almanya, Avusturya gibi farklı ülkelerden işverenlerimiz var. Böyle durumlarda belirli periyotlarda raporlar düzenleyerek işin işveren tarafından takibini mümkün kılıyoruz. Uygulama esnasında kullandığımız tüm malzemeler belgeleniyor ve iş tesliminde bir rapor olarak fotoğraflarıyla beraber işverenle paylaşılıyor. Bu da ileride oluşabilecek herhangi bir aksaklıkta müdahalemizi kolaylaştırıyor. En keyifli kısım ise uygulamasını tamamladığımız mekânlarda işverenlerimiz tarafından ağırlanmak oluyor.
Şu an hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?
Yasemin Hanım Konağı tüm ofisin heyecanla çalıştığı bir restorasyon işi. Bu yapının hem restorasyon projelerini hem de iç mekan projelerini büyük bir titizlikle tamamladık. Çok şanslıyız çünkü çalışması çok keyifli ve vizyon sahibi bir işverenimiz var. İnanın bu durum proje sürecini çok etkiliyor. İşverenimiz büyük oranda Almanya’da ikamet ettiğinden, çevrimiçi platformları ve raporlama sistemini yoğun kullanarak kendisini bu sürecin içinde tutuyoruz. Öte yandan yine çok büyük bir heyecanla yürüttüğümüz bir otel projemiz var ki bu konu biraz sürpriz, ilerleyen günlerde bu projeyle ilgili paylaşımlarımızı dijital platformlardan takip edebilirsiniz. Sanayi yapıları alanında da yürüttüğümüz proje ve uygulamalarımız bulunmakta. Çalışması devam eden işlerle ilgili paylaşım yapmaktan biraz çekiniyoruz. Önce bizim içimize sinmeli ki işveren ve bizi takip edenlerle paylaşmaya hazır olabilelim gibi gelenekselci bir bakış açımız var. Yurt dışında devam eden sürpriz projelerimiz var. Henüz çok yeni olmakla beraber Restart olarak farklı bir şehirde ikinci şubemizi açmak üzerine de çalışıyoruz. Bu konudaki detayları önümüzdeki aylarda paylaşacağız.
Yarışmalar alanında da aktif katılımınız olduğunu görüyoruz. Ulusal mimarlık yarışmaları ile ilgili fikirleriniz nelerdir?
Mimarlık yarışmaları kamunun önemli bir proje elde etme yöntemi. Uygar ülkelerde kamuya ait yapılar çoğunlukla bu yolla elde ediliyor. Çünkü yarışma müessesesi, katılımcılığı ön plana çıkararak şeffaf bir şekilde nitelikli proje elde edilebilmesi için önemli bir enstrüman olarak görülüyor. Ayrıca genç mimarların kendini duyurabilmesi adına önemlidir. Biz de ofis olarak yarışmaları kendimizi geliştirmek için bir antrenman sahası olarak görüyoruz. Bundan dolayı da olabildiğince yarışmaları deneyimlemeye çalışıyoruz.
Restart olarak okulla bağınızın kopmadığı dikkatimizi çekti. Mesleğin eğitimi ve pratiği arasında olmanın önemi sizce nedir?
Ülkemizde teori ve uygulama arasında ciddi boyutta bir kopukluk söz konusu. Bu kopukluğun temel nedeni de aslında bu sorunun cevabında gizli. İşin teorisinde yer alanlar çoğunlukla pratikte yer almıyor veya uygulamacılar teoride yani aslında bilgide, araştırmada yetersiz kalıyor. Tabii ki istisnalar mevcut. Biz yola çıktığımız zamandan beri kendimizi sadece piyasada yer almaktan bu şekilde koruduk diyebilirim. Gelişim her sektörde başarının kaynağıdır. Kişi kendini geliştirmeyi bırakıp kazandığı bilgiler üzerinden kısıtlamaya başladığı, sadece iş ürettiği zaman bir yerden sonra mutlaka tıkanıyor. Bizim motivasyonumuz bu gelişimi hiç bırakmamak.
Adres; Karabaş Mah. Hürriyet Cad. Ataoğlu Apt. No:147 K:3 D:10 İzmit Kocaeli
İletişim; 0262 325 10 22
Instagram; restartmimarlikrestorasyon
www.restartmimarlik.com
0 Yorum