Kadınların mimarlık alanında yer alması, tarihsel olarak erkek egemen bir meslek olarak kabul edilen mimarlık dünyasında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Ancak bu dönüşüm; uzun ve zorlu bir sürecin sonucudur. Mimarlık alanında ilk adımı atan kadınların kariyerleri, maddi ve manevi uygulanan haksız muamelelerle dolaylı şekilde sonlandırılmış, belki de üretebilecekleri birçok eser kâğıda dahi dökülemeden engellenmiştir. Tıpkı Sophia Hayden Bennet’in henüz 20’li yaşlarındayken mimarlığı bırakması gibi.

1868 Yılında dünyaya gelen Sophia Hayden Bennett, 1890 yılında Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden mimarlık derecesi alan ilk kadındır. Mimarlık mesleğinde iş bulamayınca (neden bulamadığını tahmin etmek zor olmasa gerek) bir süre lise öğretmenliği yapmıştır. 1891 Yılında katıldığı bir mimarlık yarışmasında birincilik ödülü kazanmasıyla beraber kariyeri bir anda parlamış demek isterdim fakat işler pek öyle olmamış. Eleştirmenler; yapının fazla ‘feminen’ olduğunu, bu binaya ödül verilmesinin sakıncalı olduğunu bile iddia etmiştir. Öte yandan Hayden’in yarışma için hazırladığı proje; ‘zarafeti, eleganlığı, ışığı ve boşluğu kabul edişi’ sebepleri ile ödüle layık bulunurken eleştirmenlerden biri;

‘Teknik bilgiyle kuşatıldığı açık olsa da binanın zarif uysallığı ve yumuşaklığı, iki yanını çevreleyen anıtsal komşularından hemen ayrılmasına sebep oluyor. Dahası, mimarının cinsiyetini hemen ele veriyor’ şeklinde bir yorumda bulunmuştur.

Bu binayı bir erkek mimar tasarlasaydı karşılığı 15.000 dolar iken, Hayden’e tasarladığı bina için 1.500 dolar ödeme yapılmıştır.

Hayden, aşırı eleştirilere, haksız muamelelere dayanamayıp sinir krizi geçirmiş ve mimarlık kariyerini henüz 21 yaşındayken sonlandırmıştır. Ancak, bu olay bile "kadınlar mimarlık yapmamalı, işte sonucu" şeklinde yorumlanmış, mesleği bırakmış olması dahi eleştirileri durdurmaya yetmemiştir.

KADININ;

ÜRETMEYE, ÇOĞALTMAYA, BÜYÜTMEYE KARŞI İÇGÜDÜSEL BİR POTANSİYELİ OLDUĞU GERÇEĞİNİN KABUL GÖRDÜĞÜ DÜZENİ YARATMAK İÇİN DİRENİŞİ BELKİ DE

HİÇ BİTMEYECEK…

Kadının; üretmeye, çoğaltmaya, büyütmeye karşı içgüdüsel bir potansiyeli olduğu gerçeğinin kabul gördüğü düzeni yaratmak için direnişi belki de hiç bitmeyecek…

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *