Yemeğin kültürüyle malzemenin evrimini uzun uzun anlattığım ve anlatmaktan yorulmadığım bir yazıyla daha karşınızdayım.

Yemek ne kadar mucizevi değil mi?

Kültürlerarası bir yol gibi... Çocukken, çimlerin üzerine uzanıp bulutları izlediğimiz ve meyve sebzelere benzetmeye çalıştığımız o pırıl pırıl gökyüzü gibi... Her birimizin zihninde vardır böyle anılar. Kalabalık sofralar, şık akşam yemekleri veya samimi bahar piknikleri... Komşunun bahçesinden araklanan o mis gibi meyveler masumane çocukluk haylazlıkları ile okşamaz mı hatıralarımızı? Yemeğin yaşamla, yaşamın bizimle arasındaki bağ çok samimi değil mi?

Dünyanın endüstriyel düzenine ayak uydurmaya çalışırken en çok da yeme içmemizden feragat ediyoruz sanki.
Oysa her birimiz şikayetçiyiz: “Yediklerimizin ne eski tadı var ne tuzu...”, diye. Bizler değişmezsek, öze dönmezsek sanki dünya değişmeyecekmiş gibi gelmiyor mu sizlere de? Göç eden yiyeceklere saygıyla, yepyeni ve bambaşka yiyeceklerle karşılaştık yakın geçmişte; hepsine kucak açtık, sevdik ve eksik etmedik sofralarımızdan. Sanki hep vardılar; annelerimiz, anneannelerimiz de kullanıyordu. Taş bir köy evinde, içinde yumurtaların olduğu el örmesi bir sepetin içindeki yumurtaların arkasında bir ketçap kutusu hayal eder oldum bir an. Domatesin son yüzyıldan önce bu coğrafyada olmadığını inkâr eden cinsten hem de. Domates, ilk olarak Peru ve Bolivya’da görünen uzun yıllar sarı olarak tüketilen bir ürün. Avrupa’ya gelişiyle sarı elma adını almış ve çok sevilmiş. Dünyanın farklı farklı coğrafyalarında yer bulabilmek için de çokça emek sarf etmiş.

Sonuçta, var olana alışıyoruz; ama her alıştığımız ne kadar güvenilir veya ne kadar bizden? Şimdi sizlere, bizim olmayan ama kültürler arası mekik dokuyarak sevdiğimiz ve vazgeçemediğimiz 2 orijinal tarif vereceğim. Biri mis gibi Çanakkale domatesinden ev yapımı enfes bir ketçap bir diğeri mutfağımızda hakimiyeti yüksek olan mayonez.

TOPRAĞIN, HAVANIN, SUYUN DEĞERİNİ BİR YEMEK SOFRASINDA BİLMEMEK NE BÜYÜK HAKSIZLIK OLURDU DEĞİL Mİ?

KETÇAP

1 kg domates
1 adet kapya biber
1 adet orta boy kuru soğan
12 diş sarımsak
200 gr esmer şeker
35 gr tuz
150 ml elma sirkesi
1 adet çubuk tarçın
1 adet defne yaprağı

- Toz şeker, kuru soğan ve sarımsağı blenderdan püre olacak şekilde çekiyoruz.
(Kuru soğan ve sarımsağın, şeker ile iyice harmanlanmasını sağlıyoruz.)
- Domates ve kapya biberi, kabukları ile birlikte blenderdaki karışıma ekliyoruz ve domates sosu kıvamına gelene kadar hepsini çekiyoruz.
- Çubuk tarçın ve defne yaprağını ekleyerek ocağa alıyoruz.
- Yaptığımız karışımı, kısık ateşte hacminin yarısına gelecek şekilde yoğunlaştırıyoruz.
- Yoğun kıvamlı hale gelen ketçabımızı ocaktan alıp elma sirkesini içerisine ilave ediyoruz. - Son olarak ince bir süzgeçten veya tülbentten süzerek soğumaya bırakıyoruz.
- Dolapta 3 aya kadar muhafaza edebileceğimiz enfes lezzette ketçabımız hazır.

MAYONEZ

1 adet bütün yumurta
1 su bardağı ayçiçek yağı
1 çay kaşığı hardal
Çeyrek limon suyu
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı su

- Ayçiçek yağımızı, buzdolabımızda ortalama 2 saat kadar soğutuyoruz.
- Yumurtamızı ise yağın aksine, oda sıcaklığında bekletiyoruz.
- Litrelik bir kavanozun içerisine bütün yumurtayı ve limon suyunu ilave edip soğutulmuş ayçiçek yağımızı ekliyoruz.
(Yağ yoğunluğu dolayısıyla yumurtanın üzerine çıkacak.)
- Blenderin düşük modunda yağ ve yumurtayı yavaş yavaş çekiyoruz.
(Blenderi, yukarı aşağı ufak hareketlerle kullanıyoruz.)
- Yoğunlaşan, mayonezimize hardalı ve tuzu ilave ediyoruz.
- Buzdolabında 1 saat kadar dinlendirdikten sonra 1 çay kaşığı kadar su ile karıştırıyoruz. - 3-4 gün kıvamı ve tadı bozulmadan buzdolabımızda bekleterek tüketebiliriz.

Instagram: @chefaysegul 

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *