Son yıllarda en çok alıp veremediğimiz olan “glüten” aslında bundan birkaç yıl öncesine kadar çoğunlukla çölyak hastalarının ve hasta yakınlarının bildiği, çölyak hastalarının asla tüketmemesi gereken, genellikle tahıllarda bulunan bir protein olarak biliniyordu. Fakat son yıllarda “Glütensiz beslenme” özellikle zayıflamak, daha sağlıklı beslenmek, gelecekte bazı hastalıklara yakalanma riskini azaltmak isteyen bireylerce uygulanan popüler beslenme trendlerinden biri oldu diyebiliriz.

Peki kimler glütensiz beslenmelidir? Glüteni hepimiz mi keselim? Bunun cevabı: “Kesinlikle hayır.”

Çölyak hastalığı, bir kişinin bağışıklık sisteminin glüten varlığını algıladığında bireyin kendi ince bağırsak hücrelerine saldırdığı ciddi bir otoimmün bozukluktur. Belirtileri değişkenlik gösterebileceği gibi özellikle karın ağrısı, şişkinlik, konstipasyon ya da diyare, laktoz intoleransı, mide bulantısı, kusma, depresyon ve anksiyete olabilir. Bu durumda kişinin glüten içeren besinleri kesinlikle tüketmemesi gerekmektedir.

Bazı bireylerse çölyak olmamalarına rağmen glütene karşı duyarlıdır. Glüten içeren besinler tükettiklerinde (buğday, arpa, yulaf, çavdar gibi ya da bunlardan yapılmış unlu besinler) şişkinlik, karın ağrısı, ödem, diyare, kabızlık, eklem ağrısı, yorgunluk gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu gibi durumda da glütensiz beslenme tedavinin önemli bir parçasıdır.

Bunun yanında hashimato tiroid, romatoid artrit gibi bazı otoimmün hastalıklarda, beslenmede glüten kısıtlandığında hastalığın seyrinde olumlu etkiler gözlenmiştir. Bu hastalıklarda da glütenin kısıtlanması önemlidir. Glütensiz beslenme, beslenme düzeninde büyük değişime neden olmaktadır. Alışık olduğunuz bazı besinleri hayatınızdan tamamen çıkartmanız gerekebilir. Başta buğday olmak üzere çavdar ve arpa içeren tüm besinler glütensiz beslenmede yasaklı besinler kısmındadır yani ekmek, bulgur, pasta, kurabiye, poğaça, makarna ve kahvaltılık gevrekler gibi buğday unu içeren besinler, yulaf ezmesi ve kepeği de yine yasaklı besinlerdir. Bulaşma tehlikesi sebebiyle dışarıda hazırlanmış çoğu besinin tüketimi önerilmez.

Kuru baklagiller, yağlı tohumlar, her türlü kuru - taze meyveler, sebzeler, yumurta, tüm et türleri, süt ve süt ürünleri tüketilebilir besinler arasındadır. Kinoa, kinoa unu, amaranth ve pirinç, karabuğday, karabuğday unu ise glütensiz beslenenler için güzel bir alternatiftir. Çölyak olmayıp glüten duyarlılığı
olan kişilerin beslenmesinde glüten, beslenmeden tamamen çıkartılmakta zorlanılıyorsa kısıtlı tüketim de yapılabilir.

ALIŞIK OLDUĞUNUZ BAZI BESİNLERİ HAYATINIZDAN TAMAMEN ÇIKARTMANIZ GEREKEBİLİR. BAŞTA BUĞDAY OLMAK ÜZERE ÇAVDAR VE ARPA İÇEREN TÜM BESİNLER GLÜTENSİZ BESLENMEDE YASAKLI BESİNLER KISMINDADIR.

Glütensiz beslenenlerde B grubu vitaminleri; en çok karşılaşılan vitamin eksikliği olup unutkanlık, beyin - bilişsel fonksiyonlarda zayıflama, sinirlerde zayıflama dolayısıyla el ve ayaklarda uyuşma, depresyon, saç dökülmesi, baş dönmesi gibi problemlere yol açabilir bu sebeple takviye olarak alınmalıdır.

Glütensiz beslenme ile belli bir tahıl grubunun tüketimi ortadan kalkmaktadır. Bu da bağırsak florasındaki yararlı bakterilerin azalmasına neden olabilir. Bu durum kabızlığa neden olabilir. Bu nedenle probiyotik takviyesi kullanılabilir. Sonuç olarak herhangi bir hassasiyet yaşamıyorsanız ya da hastalığınız yoksa glütensiz beslenmenizin ekstra bir yararı olmayacaktır.

Instagram: @dytoznurbircan

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *