OPERA; BÜTÜN GÖRSEL SANATLARIN İÇİNDE BULUNDUĞU BİR SANAT. KOSTÜM, DEKOR, BALE, TİYATRO, KLASİK SENFONİ ORKESTRASI VE İNSAN SESİ VAR. İZLERKEN VE DİNLERKEN AYNI ZAMANDA DA DERİNDEN GELEN GÜZEL HİSLERE KAPILIYORSUNUZ. TENOR BERK DALKILIÇ, DAHA 9 YAŞINDA BABASI VE AMCASININ GİZLİCE KAYDETTİRDİĞİ KONSERVATUVAR SINAVINA GİREREK BAŞARI ELDE EDER. LİSE DÖNEMİNE GELDİĞİNDE İSE BİR ROCK GRUBU ÜYESİYKEN ŞAN HOCASININ DA YÖNLENDİRMESİYLE OPERA İLE TANIŞIR. KENDİSİNİ EN İYİ İFADE EDEBİLDİĞİ ALANIN OPERA OLDUĞUNU FARKEDİP BU ALANDA, HEM YURT DIŞINDA HEM DE YURT İÇİNDE EĞİTİMLER ALIR VE MESLEĞE ATILIR. ŞU ANDA İSE İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİNİN TENOR SOLİST SANATÇISI... BAŞARININ SIRRINI İSE GERÇEKTEN SEVMEK VE ÇOK ÇALIŞMAKTAN GELDİĞİNİ VURGULARKEN EN BÜYÜK HEDEFİNİN DE ULUSLARARASI BİR KARİYER OLDUĞUNU BELİRTİYOR. İŞİNİ AŞKLA, TUTKUYLA VE BAĞLILIKLA YAPAN HERKESİ GREY TEAM OLARAK HER ZAMAN DESTEKLEDİĞİMİZİ BELİRTMEK İSTERİM.
TENOR BERK DALKILIÇ İLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ SOHBETİ, KEYİFLE OKUMANIZI DİLİYORUM.

Merhaba Berk Bey, bize kendinizden ve bu zamana kadar aldığınız eğitimlerden bahseder misiniz?
Ben Berk Dalkılıç, İstanbul Devlet Opera ve Balesinin Tenor Solist Sanatçısıyım. Her şey 9 yaşında ansızın girdiğim konservatuvar sınavıyla başladı. “Ansızın” diyorum çünkü; babam ve amcam birlik olup beni ve kuzenimi hiç haberimiz olmadan sınava kaydetmişler. Kuzenim zaten kazanmayı pek istemiyordu, ben o zamandan beri çok istekliydim ve okula seçildim. 9 yaşında Mimar Sinan Devlet Konservatuvarı öğrencisi oldum. 2 sene piyano eğitimleri ile geçti. Daha sonra lise dönemine kadar akademik eğitimlere ara verdim. Lise döneminde Pera Güzel Sanatlar'da Klasik Gitar ve Jazz Gitar eğitimleri aldım. Bir yandan rock müzik grubum vardı. Opera o yaşlarda hiç aklımda yoktu.

Şarkı söylemeyi her zaman çok seviyordum, benim için şarkıcılık çok önemliydi. Bu sevgimden ötürü Şan dersleri almaya başladım. Aynı okulda ve operayla tanışmam bu şekilde oldu. Konservatuvarda da şan eğitimlerime akademik olarak ilk İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda başladım. Lisans eğitimlerimi Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Opera ve Konser Şarkıcılığı bölümünde tamamladım. Lisans eğitimim sırasında Erasmus bursu kazandım ve Çek Cumhuriyeti - Janacek Müzik Akademi'de eğitim almaya hak kazandım. 6 ay burada eğitim aldıktan sonra geri dönüp Haliç Üniversitesi’nden mezun oldum. Mezun olacağım sene Türkiye'nin ilk opera stüdyosu olan Borusan Akademi'yi kazandım. Burası hem eğitim aldığımız hem de profesyonel sahneye hazırlandığımız uluslararası bir alan oldu bizim için. Çok şanslıydım. Yüksek Lisans için önce Viyana'ya gittim. Viyana Devlet Konservatuvarına 2017 yılında 75 kişi başvurmuştu, okul 3 kişiyi seçmişti ve bunlardan biri de ben oldum. Maalesef, çeşitli yaşamsal problemler nedeni ile bu eğitimimi tamamlayamadım. Şu an ise İstanbul Devlet Opera ve Balesinde Solist Sanatçı olarak konser ve opera temsillerinde yer alıyorum. Ayrıca Okan Üniversitesi Konservatuvarı’nda yüksek lisansımı tamamlamak üzereyim.

Bir rock grubunuz var ve siz sonradan opera sanatını tercih ediyorsunuz. İkisi de oldukça farklı müzik türleri. Babanız ve amcanızın sizi habersizce konservatuar sınavına sokmasının dışında, opera sanatını tercih etmenizin başka bir hikayesi var mı?
Tamamiyle eğitim sürecinin doğal bir sonucu olarak gelişti. Evet, lise döneminde pek çok arkadaşımız gibi ben de rock müzik grubu kuruyor, rock şarkılar söylüyordum. Müzikle hep iç içeydim.. Ben yine rock şarkılar söylemeye devam ederken, ilk şan hocam sayesinde operayı tanımaya ve sevmeye başlamıştım... Kendisi opera mezunu bir eğitimciydi. Derslerimizde operanın temel taşlarından olan antik aryalara, oda şarkılarına, İtalyan şarkılarına bakıyorduk. Bunları söylemek ve söyleyebilmek beni operaya gitgide bağlıyordu. Opera sanatının derinliğini ve ahengini keşfettikçe kendimi buna ait hissetmeye başladım. İyi bir opera şarkıcısı olabilmek, mikrofonsuz ama adeta bir mikrofon varmış gibi şarkı söyleyebilmek. Bedenimizin içinde olan mükemmel akustik ve  bunun mikrofon gibi dışarı yansıması. Kendimi en iyi ifade edebildiğim alanın opera olduğunu farketmem. Bunları keşfettikçe zaten başka bir şey yapmam düşünülemezdi.

Bir çok eğitim almakla beraber yurt içi ve yurt dışında da sahne tecrübeniz oldukça fazla. Türkiye'deki opera sanatını nasıl değerlendirirsiniz?
Ülkemiz bu konuda çok şanslı ve çok başarılıydı her zaman. Türkiye opera sanatında geçmişte de bugün de hep başarılı ve yüksek kalitede  oldu. Gerek sahnelerimiz olsun gerek sanatçılarımız, Türkiye her zaman Opera ve Sahne Sanatları konusunda çok başarılı olmuştur. Bugün dünyanın pek çok yerinde, kendi sanatçılarımızın sahne alması bunu bize çok iyi şekilde göstermektedir ki; Devlet Opera ve Balemizin Genel Müdürü Tenor Murat Karahan, bu konuda benim için gerçek bir idoldür. Avrupa’nın en önemli sahnelerinde çıkıp dakikalarca ayakta alkışlanan hem ülkemiz hem de dünya için çok büyük bir Opera Sanatçısıdır. Geçmişte ise Leyla Gencer gibi bir duayen sanatçımız vardı. Bütün dünya onu ve sesini tanıdı. "La Diva Turca" diye anılması bile hem ülkemizin hem de bu opera sanatının ülkemizde ne kadar önemli olduğunun ve ne kadar başarılı olduğumuzun göstergesidir.

Operanın gelişmiş kültürle doğru orantılı olduğunu düşünen bir kitle var maalesef. Oysa ki köy yerinde hiç eğitim alamamış çocuklarımızın bir şekilde operayla tanıştığına ve çok sevdiğine şahit olduk. Hatta bir çoğu ileride opera sanatçısı olmak istediklerini dile getirdiler. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?
Bir şey içinizden, kalbinizden geliyorsa siz onu mutlaka yaparsınız ve en güzel sonuca ulaştırırsınız. Sanatın tüm dallarında olduğu gibi müzik ve opera da gerçekten öncelikle kalpten gelerek sevgiyle yapılabilecek işler. Tabii burada ikinci bir aşama ise yönlendirme oluyor. Köylerde eğitimci öğretmenlerimizin, zaman zaman turneye giden biz sanatçıların orada yaşayan bir çocuğun ruhuna, kalbine sesimizle dokunduğumuz zaman gerçekten bu çocuklar sadece opera veya müzikte değil, sanatın pek çok alanında çok çok iyi yerlere ulaşabiliyorlar. Sırf buradan bile aslında opera sanatının bizim kültürümüzden veya Anadolu’dan hiç uzak olmadığını anlayabiliriz.

Bundan sonraki dönemde hedefleriniz ve planlarınız nedir?
29 yaşındayım, yıllardır bu sanata gönülden bağlıyım. Girdiğim her yarışmada, aldığım her derecede, yaptığım her konserden, her opera temsilinden sonra hep daha iyisini yapmayı hedefledim. Bunu hem bu sanatı sevdiğim için hem de yurtdışında gittiğim her yerde, her konser ve yarışmada, ülkemi en iyi şekilde temsil etme arzusuyla istedim. Yine bu duygular ve bu ruhla çalışmaya devam edip 2021 yılı içerisinde bu pandemi sürecini geride bırakacağımızı ümit ederek hem ülkemde hem de yurtdışında konserler, temsiller yapmayı ve uluslararası opera yarışmalarına katılarak ülkemi en iyi şekilde temsil etmek istiyorum.

Seslendirmekten en çok keyif aldığınız 3 parçayı bizimle paylaşır mısınız?
Öncelikle en zor sorunun bu olduğunu söylemek ile başlayım; çünkü repertuvarımız çok çok büyük bütün dünyaya açık bir repertuvar bu. O yüzden 3 parça yazıyorum ama asla 3 parça ile bitemez bu.

Birincisi, ilk dinlediğim andan beri beni çok etkileyen ve hala yıllar geçmesine rağmen ne söylerken ne dinlerken o etkisini hiçbir zaman kaybetmediğim Atatürk’ün de çok sevdiği opera olan Tosca operasından “E Lucevan le Stelle” aryası, söylemeyi sevdiğim eserlerin en başında yer alıyor.

İkinci sırada bir Fransız operası olan Werther’den “Pourquoi me reveiller” aryası, üçüncü sıradaysa Orkestral düzenlemesi ile CSO repertuvarına da girmiş olan Türkçe tango parçalarından “Sevdim Bir Genç Kadını” parçası söylemeyi en sevdiğim üç parçadan biri.

Son olarak. Opera sanatına yönelmiş, yeni gelişmekte olan meslektaşlarınıza neler önerirsiniz?
Sevmek ve çalışmak! Bu ikisi bence bu işin anahtarı. Her şeyi bir kenara bırakıp gerçekten sevmek ve emek vermek gerekiyor bu iş için. Ben bu zamana kadar yaptığım çalışmaların hiçbirinde yorulmadım, sıkılmadım; çünkü gerçekten aşk ile seviyorum. Bu sevgi zaten tüm yorgunlukları alıp size daha çok istek veriyor. Bunlar benim için de hala geçerli hala çalışıyorum, çalışmaya devam edeceğim; çünkü bu işin bir sonu yok. Hayat devam ettikçe, dünya döndükçe biz de, müzik de, opera sanatı da gelişmeye devam edecek. Bu gelişimin içinde varolmaksa çalışmaktan geçiyor. O yüzden hala çalışmaya devam ediyorum.

Sevgiyle ve heyecanla...

Instagram: @berdalkilic

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *