İzmit’ten çıkan Türkiye’ye adını duyurmuş ünlülerimiz yazı dizimizin mayıs sayısında yine benim için çok önemli, çok özel, çocukluğuna, gençliğine şahit olduğum, bugünlerde gerek Mahkum dizisinde Savcı Tahir rolü ile gerekse Aşk Listesi adlı tiyatro oyunuyla adından sıkça söz ettiren İzmit’imizin çocuğu Anıl İlter’i ağırladık.

Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde zamanında yüzlerce oyun seyrettiği ve hep sahnesinde olmayı hayal ettiği yerde oyuncu Anıl İlter olarak İzmit’ten İstanbul’a uzanan, sunuculukla başlayıp oyunculukla devam eden yolculuğunu konuştuk. Keyifli okumalar.

Anılcığım merhaba, Grey okurları için kendini tanıtır mısın?
Ben Anıl İlter. 1981 İzmit doğumluyum. İlk, orta, lise ve üniversite hayatım İzmit'te geçti. İzmit ile bağı hiç kopmayanlardanım. Ailem hala burada yaşıyor. 10 yaşında Nil isminde bir kızım var. O da benim izimden gidiyor gibi. Dansa çok meraklı ama ben onun spor tarafını güçlendirmeye çalışıyorum. Şu an voleybol oynuyor. Tüm boş vakitlerimi onunla geçirmeye çalışıyorum.

Bir İzmit çocuğu olarak, burası senin için ne ifade ediyor?
İzmit baba memleketi, kendimi güvende hissettiğim şehir, bize bir şey olmaz dediğim şehir, esnaflık, dostluk, arkadaşlık her şey var. Kocaelispor ise geçmişimin önemli bir kısmını oluşturuyor. Hem taraftar olarak hem de oyuncusu olarak benim için çok anlamlı. Uzun yıllar PAF takımında oynamıştım. Dolayısıyla özlüyoruz. Kocaelispor kesinlikle ligde olması gereken bir kulüp… İnşallah bugünlerden sıyrılıp başarılı eski günlerine geri döner. Bunu sabırsızlıkla bekliyoruz. Çok güzel taraftar kitlesi olan 1. lige yakışan bir takım.

Spor akademisi okuduktan sonra oyunculuğa geçiş sürecin nasıl gelişti?
Her şeyden önce ben babamın anlamadığı bir iş yapmak istedim. Okuldan mezun olduktan sonra görsel alanlara ilgi duymaya başladım. Kocaeli'de TV 41'de kameramanlık ile başlayıp, televizyon programcılığına kadar birçok alanda uzunca bir süre çalıştım ve şansımı İstanbul'da denemeye karar verdim. İstanbul'da ilk etapta satış pazarlama programları, sunuculuk gibi alanlarda çalıştım. İstanbul disiplinini anladıktan sonra oyunculuğa geçiş yapabilmek için çok fazla eğitim aldım çünkü ben okullu değil alaylıyım. Yüzlerce auditionlara girip defalarca kez reddedildim. Deneme, yanılma yöntemi ile hayat bizi buraya kadar getirdi.

Oyunculuk hayatın nasıl başladı?
Oyunculukta ilk projem Ece dizisidir. Daha sonra; Öyle Bir Geçer Zaman ki, Kavak Yelleri, Kızıl Elma, Kara Ekmek, Sen Çal Kapımı gibi dizilerde oynadıktan sonra en son Mahkûm ile karşınızdayım. Oyunculuğa başladıktan sonra dijital, sosyal medyada Vine dönemi geldi. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de patladı. 4 milyon takipçim vardı… O zamanlar en çok takipçi sayısı bendeydi. Görsel anlamda ilk sosyal medya fenomenlerinden biriyim.

Oyuncu olmak isteyen gençlere tavsiyelerin var mı? Daha doğrusu bunun bir formülü var mıdır?
Oyuncu olmak isteyenlerin her şeyden önce psikolojik sermayeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Tabii ki eğitim almak önemli ama bu işin bir formülü yok. Ülkenin çok güzel bir kadını ya da çok yakışıklı bir erkeği olabilirsiniz, ciddi yeteneğiniz, eğitiminiz olabilir ama bunlar yeterli olmayabiliyor çünkü sürekli reddedilme söz konusu. Her proje tutmayabiliyor. O yüzden hızlı adaptasyon bizim için çok önemli.

Bu ülkede set disiplini çok farklı, çalışma şartları çok ağır. 18-20 saat bir sette kalmak sağlam bir psikoloji ve sabır istiyor. Sonuç olarak bu işin bir yolu var mı noktasında bir yolu yok, herkes girip kendi yolunu bulacak.

Tiyatro, sinema, dizi üçlüsü arasında içinde olmaktan mutlu olduğunuz, sana en çok keyif veren sanat dalı hangisi?
Tiyatro birebirde reaksiyon alabildiğim için hepsinden güzel. Dizide ise çok farklı karakter ve hızlı duygu değişimleri olduğu için onun yeri de ayrı. Türk sineması desen pandemi ile durdu ve gelişemedi. Çok senaryo okuyorum ama içime sinen bir senaryo gelmedi. Sonuçta dizi ve tiyatroda daha iyiyim. Daha rahat hissediyorum.

Şu an memleketim İzmit’teyiz. Ben Süleyman Demirel’de o kadar çok oyun izledim ki... Şimdi oyun oynamaya gelmiş olmak çok duygusal bir şey.

Gelelim Algı Eke ve Sarp Bozkurt ile birlikte başrollerini paylaştığınız Aşk Listesi adlı tiyatro oyununuza. Ben aylar sonra tüm salonun gülmekten yerlere yattığına şahit oldum. Bu kadar sevilmesini neye bağlıyorsunuz?
Oyun, insanların birbirlerinde aradığı özellikleri yazabilecekleri lüksü veriyor. Oyun karakterleri kendilerine uygun kadın ya da erkek yaratabilme noktasında çalışıyorlar ama yazdıklarının aslında düşündükleri gibi olmadığını görüyorlar. Bu da herkesin başına gelebilecek bir durum olduğu için özellikle izleyen çiftlerin birbirini dürterek gülmesi beni çok mutlu ediyor.

Zaten Sarp ile Sen Çal Kapımı dizisinden sonra bayağı bir yakın arkadaş olduk. Ben Sarp'tan daha çok birine güleceğimi asla tahmin etmezdim ama gerçekten Algı'ya sahnede kahkaha atıyorum. Her seferinde oyuna bir şey katıyor, ilk oyunumuz ile şu an gelinen oyun çok farklı. Mesela 10 gün sonra gel bambaşka bir oyun izleyeceksin. Çok güzel reaksiyon alıyoruz. Biz de acayip eğleniyoruz. Kulaktan kulağa reklamı çok yapıldı. Dijital ve sosyal medyada da çok bahsedilen bir iş oldu. Dolayısıyla herkes şehrine gelsin diye dört gözle bekliyor. Biz de bol bol gezecekmişiz gibi gözüküyor. Şu an memleketim İzmit’teyiz. Ben Süleyman Demirel’de o kadar çok oyun izledim ki... Şimdi oyun oynamaya gelmiş olmak çok duygusal bir şey.

 

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *