Merhaba, bu ay röportajımda siz değerli okurlarımıza Alev Şenol Dikim Evi’nin sahibi Alev Hanım ile yaptığım keyifli sohbetten bahsedeceğim. Alev Hanım, eğitiminin ve kariyerinin üst seviyesinde ilerlerken terzilik mesleğini fark ediyor ve bu alanda ilerliyor. Kendisini sosyal mecrada birçoğunuz ‘’Canım Kadınlar‘’ sözünden tanıyabilirsiniz. Bu aslında tam anlamıyla bir girişim hikayesi. Farklı kılan ise; Alev Hanım yıllardır yapılmayanı deneyerek, uzaktan ölçü dikim sanatını dijital dünyayla bütünleştirip bir üst noktaya taşımış olması. Uzaktan ölçü olur mu demişler, neden olmasın ki diyerek devam etmiş. Beyaz yakada çalıştığı dönemlerde edindiği dijital süreç yönetimi ve bilgi birikimini terzilik sanatı ile yorumlamış biri o. Vazgeçmemek onun hayata karşı duruşu! Gelin bu hikâyeyi bir de ondan dinleyelim. Ben çok etkilendim ve kendisini takdir ettim. Söz sizde... Keyifli okumalar.

Merhaba okurlarımız için kendinizi tanıtır mısınız?
Merhaba, ben Alev Şenol. 1985 doğumluyum. Karadenizliyim. Kocaeli Üniversitesi'ni bitirip Bahçeşehir Üniversitesi'nde Uluslararası İşletme alanında MBA yaptım. Uzun yıllar özel sektörde çeşitli görevlerde yönetici olarak çalıştım.

Özel sektörde çalıştığım dönemde en büyük ihtiyacım midi boy etekti.

Çünkü hazır tekstil, hızlı tüketim grubunda üretilen ürünlerde genellikle etek boyları kısa oluyordu. Belli başlı markalar stil sahibi farklı ürün çıkartıyordu; fakat servet değerinde oluyordu. Dolayısıyla beyaz yakalı çalışıp kazancımla hem şık hem de kişiliğimi yansıtan bir dolap oluşturmam için ciddi bütçeler ayırmak zorunda kalıyordum; çünkü hazır giyimde her yerde olan ve dayatılmış moda kültürü yerine kendi tavrım ve tarzımda giyinmek istiyordum. Ancak bu da belli başlı markaların koleksiyonlarından alışveriş yaptığımda mümkün olabiliyordu ve maalesef ki ben de buna, bu derece bütçeler ayıramıyor, dayatılmış modanın kalıpları içinde kendime ekonomik çözümlerle fark yaratan stiller oluşturmaya çabalıyordum. Stiliniz sizin kimliğinizi belirliyor; çünkü seçimlerimiz kimliğimizdir. İnsan kendini iyi hissettiği kıyafetinde alımlı ve zarif görünür.

"İstanbul’da küçük bir terzi buldum."

Sonra kendime, özel bir terzide diz altı kalem etekler yaptırdım. Daha sonra toplantılarıma özel kıyafetler diktirmeye devam ettim. Bu şekilde kumaşları tanımaya, astarların ne derece önemli olduğuna, yaka, pervaz ve dikişin; aslında terziliğin bir sanat olduğuna şahitlik etmeye başladım. Gören herkes tarzımı ve kıyafetlerimin taşıdığı tavrı çok beğeniyordu. Bu şekilde kendime ürünler diktirirken bir gün bu sürecin mesleğim olacağına ve bir ekibe liderlik eden bir kadına dönüşeceğimi hiç düşünmemiştim; çünkü ölümüne beyaz yakalıyım. (gülüyor) Damarlarımı kessen beyaz yaka akar o derece. Kariyer tutkunu bir insanım; ama günün birinde işler ters gitti. İşten çıkarıldım.

"Hiçbir şeyimin olmadığını fark ettim."

Çünkü işten ayrıldığımda arabamı, laptopumu, telefonumu teslim ettim ve kendime ait neredeyse hiçbir şeyim kalmamıştı. O çok inandığım ve güvendiğim kariyerime son verdim. Bu zaman zarfında kız kardeşimle ne yapabiliriz diye düşünerek yurt dışından ürün getirip sattık. Online site kurduk. Tabii o zamanlar yasal sorumlulukların şu an kadar bilinen bir durumu yoktu. O dönemde baya kazandık kazandık, harcadık derken yine duvara tosladık diyebilirim. Ciddi vergi yükümlülükleri geldi ve biz o işi de yapamaz olduk. Kulağa kötü gelebilir ancak ticaret yapmayı o sırada kaybederek öğrendim.

Tekrar özel sektöre devam ettim fakat özel dikim furyasını devam ettirmek de istedim; çünkü sosyal medya gibi bir gücü artık iliklerime kadar hissetmiş ve orada başarının anahtarının beni beklediğini görüyordum.

O dönemde sosyal mecrada etkileşim de çok yaygındı. Instagram’da bu derece fazla satış sayfası bulunmuyordu. Şu an belki bilinirlik daha fazla; ama etkileşim geçmişteki kadar kolay değil. O dönemde etkileşimler daha kolay ve elimde de güçlü, takip edilen bir hesabım var. Bunun sermayem olduğunu ve düzenli içerik üreterek takipçilerimle etkileşime devam etmem gerektiğini biliyordum. Öncelikle kendime diktirdiğim kıyafetlerimi styling yaparak çekmeye başladım; hatta bu çekimlerde Bebek - Arnavutköy hattındaki bir evin kapısının önünü kullandım. O güzergahta çiçekçi bir arkadaşım vardı. Çiçekçide üstümü değiştirip sonra o evin önünde ürünlerimle fotoğraflar çektirir, onların altına hikayeler yazar, bunu sosyal medyada paylaşırdım; fakat bunu her gün düzenli olarak yerine getirirdim. “Ah Alev bırak şu telefonu, iki laf edelim.” diyen arkadaşlarıma ve tüm yakın çevreme rağmen inandığımı düzenli yapmaya devam ettim; ancak sürdürülebilirlik şurada beni zorlamaya başlamıştı: Kıyafetleri farklı farklı terzilere diktirdiğim için rakamlar yüksek kalabiliyordu, insanların beğenisi çok; ancak alım gücü olamayabiliyordu. Ayfer Hanım’ın üzerimde çok emeği var. Ta ki bir gün Ayfer Hanım’la Bayrampaşa’da tanışıncaya dek. Üzerimde emeği çoktur. Ayfer Abla ile bir iş modeli kurduk. O bana düzenli olarak etekler, elbiseler, hayal ettiklerini ya da benim düşündüklerimi dikmeye başladı ve üstelik çok ekonomik. Ben de bunları satış için paylaşmaya başladım. Birlikte ortaya çıkardıklarımızı sosyal mecrada sunduğum anda aşırı patlama yaratmıştı diyebilirim. Düşünsenize dünya markalarının ürünlerinin benzerlerini küçük köhne bir atölyede yapıyorduk. Siparişleri alırdım. Her gün iş çıkışı atölyeye gelirdim. O diker; ben ütülerdim, paketlerdim ve farklı farklı şeyler üretirdik. Biten ürünlerin kargolama işlerini yapardım. İnanmayacaksınız ama iş oradan bu noktaya geldi. Herkes “Planladın mı?” diye sorar oldu. Gerçekten öyle bir düşünce içinde değildim. Kendi halimde yapıyordum. Lakin öyle bir özenle ve emekle yapıyordum ki dokunduğum her müşterim benim emanetimdi ve onlara söz verdiğimi en iyi şekilde teslim ediyordum. Ne zor günler yaşadığımı anlatmam çok zor. İşin bu hale gelmesinin en büyük sebebidir; insanlarla empati kurup hep idare ederek işime odaklanma disiplinim.

“Kervan yolda düzülür.” sözüne çok inanıyorum.

Bu yola çıkarken iyi ya da kötü hepsi tecrübe oluyor. İyiden çok, kötü olabilecek her şeyi yaşadım. Ancak inanın iyi ki yaşadım ve iyi ki o dönem vazgeçmemişim.

BENİM TEK ÖRNEK ALINABİLECEK DURUŞUM: VAZGEÇMEMEK

Duvara toslasam da vazgeçmedim. Bu iş en başından bu yana elimde bir saatli bomba adeta. İki ucu var; müşterilerim ve ürünü üretenlerim. Hepsi insan ve hepsi en iyisini istiyor. Bu dengeler zira siz işi yönetirken hep bozuluyor. Dolayısıyla bu işi yaparken ya da her işimde hep bir B planı düşündüm, farklı yollar denedim. Nitekim Ayfer Hanım’la o atölyede iki yıl çalıştık. Akabinde yolları ayırdık ve ben başka bir terziyle çalışmaya başladım. Bir yandan özel sektördeki işimle bir yandan da bu işle ilgileniyordum. Günde 20 saat çalışıyordum desem abartmış olmam. Emek emek tırnaklarımla kazıdım, alın terim değdi bugünkü kariyerime.

"Ben yıllardır 'Güven' sattım. Ve küçük bir atölye açtım."

İş büyüdükçe çevrenizdeki insanların da sizden beklentileri artıyordu. İnsanlar sizi her zaman size kattıkları değerle sınıyordu. O günlerden birinde yine sabah 06.30 Kağıthane’deki o terzi hanımın evinde merdivene oturup saatlerce ağladım. O an karar verdim. Benim kendime ait bir dikim evim olmalıydı. Ancak elde yok, avuçta yok. Başka işlerde de eş zamanlı çalışmaya başladım. Hem beyaz yakalı 08.30 - 17.30 devam ediyordum hem de ulusal gazetede köşe yazarlığı ve röportajlar yaptım. Ayrıca da Uçankuş TV’de, “Ev Kadını İş Kadını” programında haftada 5 gün çekim yaptım. Resmen dört işim vardı ve Bayrampaşa’da küçük bir sokak arasında artık bir dikim evim vardı. Makineleri bana ait olan, küçük bir dikimevi... Tüm kazancımı bu dikim evime yatırdım. Bu sırada Beşiktaş Belediyesi ile Alev Şenol Akademiler yaparak tüm kadınlara her ay düzenli eğitimler verdim. Bu eğitimlerden ücret almadım. Hepsi kadınlar için yol gösterici oldu. Her akademime ait videoları Youtube kanalımdan izleyebilirler. Sonra dikimevimiz artık büyüdü, aynı sokakta 3 yerimiz daha oldu işler büyüdükçe sokağa sığamadık. Sonra Nişantaşı’nda showroom açtık derken pandemi döneminde kendi özüm, büyüdüğüm ve çok sevdiğim Kocaeli’ye ekibimle birlikte taşınma kararı aldım. İyi ki geldim canım şehrime.

"Ben terzilik sanatını anlatıyorum."

Terzilik, bir sanat ve bu sanat güzel ülkemizin geçmişidir. Eskiyi hatırlayın, annelere sorun, hepsi bilir. Hepsinin evinde dikiş makinesi vardır. Terzi; günümüzde paça boyu yapan, ürünleri daraltan kişiler gibi görünüyor. Terzilerimizden öyle zanaatkar ustalarımız var ki değme markaların ürünlerini size daha iyi şekilde üretip sunar; ancak onlarda sanayi devrimi ve sonrası büyüyen hızlı tüketim sisteminde mesleklerine küstüler. Neden insanlar her şeyi ucuza alabileceğini sanıp mesleklerinin erbaplarını küstürdüler? Ancak dönem değişiyor. Pandemi ile gördük ki üretim ve üreten değerli. Biz üretime hiç ara vermedik. Şu an 7 kişilik ekibimle dünyanın her yerine, uzaktan ölçü dijital sistemimle istenen her ürünü üretiyor ve gönderiyorum.

Ben o annelerin neslini yeniden günümüzde dijitalle buluşturuyorum. Dijitalde kendi yazılımımızı yaptım. Örnek veriyorum; siz nasıl online alışveriş yaparken o süreç telefonunuza bilgilendirme mesajı olarak geliyor, bizde de durum bu. Kişiye özel bir dikim yaptığımda bütün detaylar size mesaj olarak iletiliyor. Her türlü hizmetimiz var ve bunlara istinaden üretiyoruz, gönderimini de yapıyoruz. E- fatura üyesiyim. Bunları neden söylüyorum; çünkü ne kadar dijitalleşebilirimin cevabını burada biz sizlere sunuyoruz. Şu an sistem o kadar oturdu ki sistemin içerisindeki insanlar devam etmese bile sistem işliyor. Benim yaratmak istediğim buydu.

DÜNYANIN HER YERİNE GÖNDERİM SAĞLIYORUZ.

Türkiye’deki ilk uzaktan ölçüm atölyesini kurdunuz. Bunun zorlukları var mı?
Aslında çok zor değil; çünkü ben artık insanların sahip oldukları mesleklerini abartmalarını çok doğru bulmuyorum. Ne anlamda? Şöyle ki insanlara bilmediği zor gelir. Sadece bu sistemi kurmadan önce insanlara uzaktan ölçüyü anlatmak ve güven vermek gerçekten zordu; çünkü ortada hiçbir şey yoktu. Ben şunu diyorum: Ben o dönemde bunları yapıp para kazanmışsam ve yatırım yaparak bu hale gelmişsem şu an her şey o kadar ortada ki artık biz müşteri seçer olduk. Bunu küstahlık olarak algılamayın; çünkü ben ne yapacağımı ve neyle karşılaşacağımı bir kumaşı elime aldığımda biliyorum. 7 yıldır elimin değmediği kumaş, çalışmadığım iş modeli ve usta kültürü kalmadı. Eğer onunla ilgili büyük risk alacağımı hissediyorsam diyorum ki “Biz bu ürünü dikmeyelim.” Mesleki tecrübe olarak piyasadaki birçok kişiden çok çok iyi olduğumu biliyorum. Neden? Ekibim çok eskiden bu yana benimle; biz burada artık o kadar iyi bir sistem kurduk ki neyin, ne olması gerektiğini biliyoruz ve dikim evim sadece benim değil, üretilen her ürün değerli emektar ustalarımın eseridir.

Ben tasarımcı değilim istediğiniz bir ürünü size özel dikiyorum.

Herkesin tasarımcıyım dediği dünyada 7 yıldır tek söylediğim şudur: Ben tasarım yapmıyorum, ürünleri size özel yorumluyorum. Bir dergide gördüğün  ürünü sana özel dikiyorum. Beni markalaştıran ya da ismimin Alev Şenol olmasının sebebi bu, o kadın yapar diyorlar. Siz bir elbise isterseniz terzi de bunu dikme hakkına sahiptir. Bu işin uzağı yakını yok. Uzaktan da dikerim, yakından da dikerim.

Emek taklit edilemez, diyorsunu ama birçok dünyaca ünlü modacının modellerini dikiyorsunuz?
Güzel bir konuya değindiniz. Bu durum yasal; hatta şu an bunu kabul ettiren bir ismim çünkü daha önce de dediğim gibi kişiye özel dikiyorum. Markanın modelini dikip kendi ismimi yazmıyorum veya herhangi bir mecrada kendi ismimle veya başka bir şekilde satmıyorum. Bir marka sosyal mecrada ürününü göstermişse bu artık anonimdir. Çalıştığım hukuk firmasıyla birlikte bu konuda ciddi bir mücadele veriyoruz ve Türk adaletimize, “Biz bu markanın ürününü görseldeki gibi isteyen sevgili Ayşe Hanım için ürettik. Dijital onaylarımız, e-faturamız ve ürün budur.” diye sunuyoruz; çünkü ürünleri markalar tasarlar ancak kişiler kendi istekleriyle istedikleri terzide kendine özel diktirebilir.

Alev Şenol Moda Evi ismini kabul etmeyip Alev Şenol Dikim Evi olarak anılmak istiyorsunuz. Bunun özel bir sebebi var mı?
Dikim bir kültürdür ve bizim özümüzdür. Ben eminim ki Türkiye’de 5 yıl sonra her yerde “dikim evi” yazacak. Olay buna dönecek, dikim evi bir gerçektir ve ben de buna ilk öncülük eden kadın girişimci olarak gurur duyacağım. Hepimiz bir ürün beğeniriz, telefonumuza kaydeder ya da yakınlarımıza göndeririz. İşte ben onun altını çiziyorum, dikim evim her şeyi size özel diker. Üstelik uzaktan ölçü ve dünyanın her yerine; ancak önemli bir ayrıntı var ki sosyoekonomik durumu ne olursa olsun her anlamda bir kıyafeti üzerine giydiğinde ruhuyla taşıyabilecek kadınlara dikiyorum emeğimizi. Başkasının etkisinde kalan kadınları değil, kendi duruşu olan kadınları seviyorum. Benim öyle bir kitlem de var. “Canım kadınlar!”

Son olarak "canım kadınlar" için neler söylemek istersiniz?
Öncelikle çok teşekkür ediyorum. Hep şunu söylerim: Her kadının bir cüzdanı olmalı. Ne koşulda yaşarlarsa yaşasınlar, bir şeyi üretime dönüştürsünler ya da emekleri ile çalışsınlar. Emek versinler ve kendilerine ait bir cüzdanları mutlaka olsun; çünkü hayatta kendinden başka bir gücün yok. Maalesef ki sen güçlüysen yanında olurlar. Özellikle en yakınların... Kendine inanan ve her şeye rağmen devam eden bir insan olarak diyorum ki; “Spor yapın, bedeninize, cildinize iyi bakın, cüzdanınızda da paranızın olacağı bir meslek mutlaka edinin.”

Adres: Sahil Mah., D-130 Karayolu Cad., Sanberkhan İş Merkezi B/9 Başiskele Kocaeli
İletişim: 0(850) 250 0258
Instagram: @alev_senol_atolye@alev_senol

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *