Mis gibi sıcacık ekmeğin, dumanı tüten bir tencere yemeğin veya ateş üzerindeki cazur cuzur seslere eşlik eden kocaman bir kırmızı et parçasının cezbetmeyeceği ne kadar az şey var değil mi?
Ruhumuzu doyuran ve bizleri tek bir sofrada birleştiren, mutluluğumuzda çiçeklerle bezediğimiz, canımız sıkkınken soluklandığımız, bazılarımızın anılarının, bizlerin hayallerinin başlangıcıdır mutfak. Herkesin bir yemek hikayesi, en sevdiği yemeğin tadı damağında kaldığı bir an mutlak ve mutlak bir mutfağın kenarından geçer.
Üzerinde durmadığımız çok önemli konuların düşünce merkezidir mutfak. Aynı zamanda göç etmek gibi, ateş ve toprak gibi. Bundan 2 milyon yıl öncesine ait ateş kalıntılarının bulunması, yemeğin ve insanlığın çok değerli bir evrimden günümüze geldiğini anlatıyor bizlere. Topraktan mahsul, doğadan avcılık, insandan yemek, ne kadar mucize değil mi?
İLK KONUMUZ "EKMEK" SİZLERLE!
Bazılarının içine salça sürüp mutlu olduğu ve bazılarının fırında dört gözle beklediği incecik şeffaf poşetlerde, eve giderken ucundan kopararak yediğimiz ekmek... Toprağın en büyük nimetlerinden biri buğday. Buğdaydan un, undan ekmek, ekmekten anılar kocaman bir serüven. Tarihi antik mısıra uzanan, yüzyıllardır insanlığın geçim ve yaşam kaynağı olmuş ve yapımı hem zor hem de basit ama anlamı çok büyük bir nimettir ekmek. İnsanlıkla birlikte hep var olan ekmek. Avcılıkla hayatlarını idam eden insanoğlu için zor olsa da, tohumculuk bir milat gibi yepyeni bir sayfa açmış. Islanan tohumları ezip yassı taşlar üzerinde pişirmeye başladıklarında, ta o zamanlardan bu zamanlara kadar uzanmış bir nimet silsilesi ile karşı karşıyayız. Kutsal kitaplarda destansı anlatılmış, seyahatnamelerde uzun uzun yer verilmiş olan ekmek, Anadolu’nun bereketli topraklarında önemli bir yer ediniyor kendine. Her bölgenin, evin, yörenin kendine has ekmeklerinden bir cümbüş gibi çıkıyor kültürümüzde ekmek. Farklı buğdaylar keşfetmeye, unu, suyu, mayayı anlamaya başlıyoruz. Hamuru yoğururken, mis gibi kokusunu hayale dalıyoruz hatta. Siz bu satırları okurken, muhakkak ekmek yapıyorumdur mutfağımda...
EL EMEĞİ, GÖZ NURU EKMEĞİ BİR DE BERABER YAPALIM ŞİMDİ SİZLERLE.
290gr çok amaçlı un
5gr tuz
30gr şeker
45gr tereyağı
8gr kuru maya
90ml ılık süt
80ml su
Un ve tuzu hamur yoğurma kabımızda karıştırıyoruz.
Su, süt, kuru maya ve şekeri bir kapta karıştırıp, maya kabarmaya başlayana kadar (ortalama 20dk - oda sıcaklığında) bekletiyoruz.
Mayalı karışımı, unu ve tereyağını homojen bir kıvama gelene kadar iyice yoğuruyoruz.
Hamurumuzu iki katına çıkana kadar mayalandırıyoruz.
Mayalanan hamurumuzu, tekrar yoğuruyor ve ilk mayasını kaçırıyoruz.
Ortalama 100gr’lık bezeler yapıyoruz ve fırın tepsisine alıyoruz.
Bezelerimizi ikinci mayalanmaları için fırın tepsisinde 35 - 40dk daha mayalandırıyoruz.
177 derecede 15 dakika pişiriyoruz.
Ve şimdi tanışma zamanı...
Ben; Ayşegül Özdemir. Yemek, kültür ve gastronomi üzerine sohbet etmekten keyif alan bir mutfak şefi...
Her ay bu sayfalarda, farklı konularda ve tariflerde beraber olmaya devam edeceğiz...
Instagram: @chefaysegul
0 Yorum